Sultan Abdülhamid Nasıl Biriydi Nereye Sürgün Edildi

Sultan Abdülhamid Nasıl Biriydi Nereye Sürgün Edildi?Abdülhamid Han’ın Yaşantısı Nasıldı? Abdülhamid Han Ne Zaman Vefat Etti? Nerede Vefat Etti? Kabri Nerededir?
Sultan Abdülhamid Han’ın Çocukluğu ve Gençliği
Sultan Abdülhamid Nasıl Biriydi Nereye Sürgün Edildi? Abdülhamid Han’ın Yaşantısı Nasıldı? Abdülhamid Han Ne Zaman Vefat Etti? Nerede Vefat Etti? Kabri Nerededir? Bu yazımızda bu soruların detaylarını siz değerli okuyucularımıza sunacağız.

İslam Ansiklopedisi TDV’e göre; 21 Eylül 1842 tarihinde dünyaya geldi. On bir yaşında annesini kaybettiği için, babasının emriyle, hiç çocuğu olmayan Piristû Kadınefendi kendisine analık etti. Özel hocalar tayin edilerek eğitildi.

Anne sevgisinden mahrum oluşu, babasının kendisine karşı soğuk davranması onu çocuk yaşından itibaren yalnızlığa mahkûm etmiştir. Taht için uzak bir namzet oluşu dolayısıyla saray muhiti de kendisine pek ilgi göstermemiştir. Saray halkı ve devlet büyükleri zeki, fakat düşünce ve kanaatlerini asla dışa vurmayan Şehzade Abdülhamid’i pek sevmezdi. Bu yüzden herkesin uzak kaldığı bu akıllı şehzade, ancak Pertevniyal Kadın’ın yardımı ile Sultan Abdülaziz’e yaklaşabildi. Zekâsı ve politik kabiliyeti dolayısıyla amcası Abdülaziz, onun serbest bir ortamda yetişmesine imkân verdi.

Amcasıyla Bir kez Seyahate Çıkmıştır
Mısır ve Avrupa seyahatlerine onu da götürdü. Şehzadeliği oldukça serbest geçen Abdülhamid, Maslak çiftliğinde toprak işleriyle meşgul oldu. Burada koyun besledi, üstübeç madenleri işletti, borsa faaliyetlerine katılarak para kazandı. Tahta çıktığı zaman servetinin 100.000 altını aştığı söylenir.

Sultan Abdülhamid Nasıl Biriydi Nereye Sürgün Edildi
Sultan Abdülhamid, Osmanlı ailesinin bütün özelliklerini taşımaktaydı. İri burunlu, parlak ve iri gözlü idi. Soğukkanlı fakat vehimli bir mizaca sahipti. Yürürken ve otururken biraz öne doğru meylederdi. Titrek fakat kalın bir sesi vardı; çok dinler, az konuşurdu. Kendisiyle konuşanlara saygı telkin eder, herkese karşı nazik davranırdı. Hoşlanmadığı kimselere bile güler yüz gösterir ve sevmediğini belli etmezdi. Karşısındakinin duygu ve düşüncelerini sezmekte mâhirdi. Herkesin gönlünü almasını iyi bilirdi.

Fevkalade bir Zekaya Sahipti
Sultan Abdülhamid fevkalâde bir zekâya ve hâfızaya sahipti. Bir kere gördüğü veya sesini işittiği kimseyi asla unutmazdı. İradesi kuvvetli, fikir ve kararlarında istiklâl sahibi, tehlike karşısında metanetli idi. Anne ve babasının veremden ölmüş olmaları, onu genç yaşından itibaren temkinli yaşamaya sevketmişti. İçki içmez, her türlü sefahatten uzak durur, sade bir hayat yaşardı. Ölünceye kadar her sabah ılık su ile duş yapmayı alışkanlık haline getirmişti. Jimnastiğe meraklı olup kılıç ve tabanca kullanmakta mahir idi. Batı müziğinden, opera ve tiyatrodan hoşlanırdı.

Çalışmayı Sever ve Düzenli Bir Program Uygulardı
Çalışmayı sever ve düzenli bir program uygulardı. Devlet işlerini her şeyin üstünde tutar ve önemli haberler alındığında uykusundan dahi uyandırılmasını isterdi. Devlet işlerinde değişik karakterdeki kimselerden faydalanmayı iyi bilir ve onlara mizaçlarına uygun hizmetler verirdi. Sultan Abdülhamid önemli devlet meselelerinde karar vermeden önce değişik fikirdeki devlet adamlarının görüşlerini alır, hatta bazan zıt görüşlü kimseleri huzurunda münakaşa ettirir, daha sonra kesin kararını verirdi. Sorumluluk taşıyan kararlarda konuyu meclise havale eder ve kararın oradan çıkmasını sağlardı.

Dindardı
Sultan Abdülhamid halifelik makamına yakışır iffet, haysiyet, vakar ve namus timsali bir kimse idi. Dindardı, hayır yapmasını severdi. Kan dökülmesinden asla hoşlanmazdı. Otuz üç yıllık saltanatı süresince imzaladığı ölüm fermanlarının sayısı birkaç taneyi geçmez. Kimsenin rızkına mâni olmak istemez, yurt dışına kaçan veya sürgüne gönderilen siyasî muhaliflerine dahi maaş bağlatırdı.

İşine Kimseyi Karıştırmazdı Ama İstişare Ederdi
Abdülhamîd Han’ın tahta çıkmasıyla analığına dediği sözleri Ayşe Sultan aktarıyor: “Sultan Hamîd, tahta çıkışının ertesi günü analığının elini öperek ‘Siz annesizliğimi bana bir gün hissettirmediniz; nazarımda öz vâlidemden farkınız yoktur ve mevkiiniz Vâlide Sultan mevkiidir; sarayda da vâlide sultanlığın bütün hak ve selâhiyetlerine sâhip olacaksınız; fakat devlet işlerine müdâhaleye kalkıp, şunun bunun himâyesini üzerinize almaktan, rütbe ve memuriyet heveslilerine aracı olmaktan kat’iyen çekinmenizi bilhassa ricâ ederim.’ demiş, Perestû Kadın da ölünceye kadar babamın bu arzû ve irâdesine riâyetkâr kalmıştır.”

Bir Çok Dili Bilirdi
Keçecizâde Mehmed Fuad Paşa hâtıratında “Sultan Abdülhamîd Fransızca’yı iyi anlardı; fakat kendisine mahsûs bir kibir ve azamet, daha doğrusu târize veya tenkîde uğramamak için hiç bir vakit konuşmazdı.” demektedir. Kabul törenlerinde bir Osmanlı hükümdarının Fransızca konuşmaması gâyet tabiî ve zarûrî bir millî vecîbe olmakla birlikte, Tahsin Paşa onun “Fransızca anladığını, fakat tekellüme alışmadığı için konuşmadığını” yazmaktadır.

Çok İyi Silah Kullanırdı
İbnülemîn “Silâh atmada ve ata binmede pek mâhir olduğunu, ’20 adım mesâfeden rovelver kurşunuyla ismini yazdığının’ rivâyet edildiğini” ifâde etmektedir.
Ali Cevad Bey Fezleke’sinde “Aklen ve cismen kavî ve metîn, sâhib-i kıyâset ve fetânet, bir pâdişah-ı vakur idi.” demektedir.
İftiralar… Suçlamalar… Pişmanlıklar… Yüceltmeler…
Sultan Abdülhamid zamanın siyasetçileri tarafından karalama kampanyalarına maruz kalır. Ne vahimdir ki devrin ilim adamları siyasetçilere yarana bilmek için Sultan hakkında doğru bildikleri bilgileri tersine çevirirler. Buna verilebilecek en büyük misal şudur;
Ziya Nur Aksun’a göre; Dâmâd Şerîf Paşa, İbnülemîn’in naklettiği bir yazısında bunları dile getirerek şöyle demektedir: “İndirilme olayından sonra aleyhinde gerek kasıtlı olarak, gerek bilmeden yapılmış olan asılsız suçlamalarla âlemin kulakları dolduruldu. Hükümdarlığı zamanında enderun ve bîrunda bulunan birçok rical, durumların ve olayların iç yüzlerini tamamıyla bildikleri halde içlerinden biri çıkıp da suçlamaları yalanlama ve durumların hakikatlarını aydınlatma ve geçmişteki nimetlerin hakkını verme ve hamiyet ve insanlık görevlerini yerine getirme cesaretini gösteremedi. Tam tersine, doğrudan doğruya kendisinin nimetleriyle gözü açılmış kimselerin ‘hâtırât’ adıyla meydana koydukları eserler, sadece yeni dönemin nufûz ve ikbal sahiplerine hoş görünmek için Sultan Abdülhamid devrini tenkid eden, horlayan ve sorumluluğun tümünü oraya yükleyerek geçmişteki kabahatlarını örtbas eden ve şahsî menfaatlarını koruma isteğiyle yazılmış yanıltmacalardan ibarettir.”
Yabancılar Gözünden Sultan II. Abdülhamid Nasıl Biriydi
Lord Beaconsfield (D’israeli)’ye göre: “Abdülhamîd ne sefîh, ne müstebid, ne mutaassıp, ne de müfsid bir adam değil, âdil ve memleketini, milletini seven bir hükümdardı.”
Huntington’a göre: “Bosfor’da oturan ihtiyar tilki, dünya çapında bir siyasî” idi.
İngiliz sefîri O’Connor’a göre: “Avrupa’da barışı koruyan adamdı.”
Lamouche’a göre: “Hodbin olmakla berâber zekî, kurnaz ve gâyet çalışkan”dı.
Joan Haslip’e göre “Kendisi aslâ câni ve zâlim değildi; târih bir gün onun, dâima milletinin saâdeti için çalıştığını yazacaktır.”
Yine bir İngiliz sefîri olan Layard’a göre “Çok sevimli, iyi niyetli, doğru sözlü, nâzik ve insanî duygularla mücehhez, tebaasının hayrı için elinden gelen her şeyi zevkle yapmaya hazır bir kimse olarak görünüyordu.”
Lord Ficher, Times’da neşredilen ve İkdam’da nakledilen hâtırâtında: “Üç sene süren Akdeniz Filosu amiralliğim esnâsında iki şahsiyete tesâdüf etmiştim: Sultan II. Abdülhamîd ve Papa XIII. Leon… Şahsen II. Abdülhamîd’e karşı derin bir hürmetim vardır. Halbuki bizim sefîrimiz, benim görüşüme katılmıyordu. Bu gibi işlerin özünü kavramış olanlar, Abdülhamîd’in bütün Avrupa’nın en usta ve hızlı düşünen diplomatlarından olduğuna hükmetmekte gecikmez.” demektedir.
İkdâmcı Ahmed Cevdet, Fransız elçisi Bompard’ın hâtıratında “Sultan Abdülhamîd Han, kendisiyle oynanılır bir pâdişah değildir. Zamanında Avrupa’da onun kadar dış siyâsete âşina bir diplomat yoktu… Büyük ferâset sâhibi bir diplomat olduğundan, politika işlerini tehlikeli yerlerden geçmeyerek idâre ederdi.” dediğini nakletmektedir.

Abdülhamid Nasıl Biriydi Nereye Sürgün Edildi
Meclisin hal‘ kararını padişaha tebliğ etmek üzere seçilen heyet, âyandan Ermeni Aram, Bahriye feriği Laz Ârif Hikmet, Selânik mebusu Yahudi Karasu ve Draç mebusu Arnavut Esad Toptani’den oluşmaktaydı. Sultan Abdülhamid Meclis-i Millî’ye Çırağan Sarayı’nda oturmak istediğini bildirdiği halde, Hareket Ordusu’nun artık diktatörce davranan kumandanı Mahmud Şevket Paşa, el çabukluğuyla tahtından indirttiği gece onu Selânik’e gönderdi. Eşyasını dahi alamadan birkaç bavulla gece yarısı Yıldız Sarayı’ndan çıkarılan Abdülhamid, aile ve maiyet efradından oluşan otuz sekiz kişi ile Sirkeci’den özel bir trenle Selânik’e götürüldü. Binbaşı Fethi Bey [Okyar], kırk Selânik jandarması ile muhafızlığına tayin edildi.
Selânik’te Alâtini Köşkü’ne yerleştirilen Abdülhamid, orada vaktini marangozluk ve demircilikle geçirdi.

Vefatı
1 Kasım 1912’de getirilerek Beylerbeyi Sarayı’na yerleştirildi. Hayatının son yıllarını burada geçirdi. I. Dünya Savaşı’nın en buhranlı günlerinde hükümette en nüfuzlu kimseler olan Talat ve Enver paşalar, İshak Paşa’yı Beylerbeyi Sarayı’na göndererek Abdülhamid’in tecrübelerinden faydalanmak istediler.
Eski padişah artık verebileceği hiçbir fikir ve tavsiye edebileceği hiçbir tedbir kalmadığını, devletin daha savaşa girdiği gün yıkıldığını belirterek dünya denizlerine hâkim devletlere karşı, kara devleti Almanya ve Avusturya yanında savaşa girişilmiş olmasının çok büyük bir sorumsuzluk olduğunu söyledi. Abdülhamid’in kıymeti bu dönemde daha iyi anlaşıldı. Saltanatı döneminde aleyhinde bulunan pek çok aydın onun lehinde yazılar yazmaya başladı. 10 Şubat 1918 Pazar günü hayata gözlerini yuman Abdülhamid’in cenazesi Topkapı Sarayı’na nakledilerek teçhiz ve tekfini orada yapıldı. Sultan Reşad’ın iradesiyle, ölümünün ertesi günü padişahlara mahsus muazzam bir törenle Divanyolu’ndaki II. Mahmud Türbesi’ne defnedildi.

- Ateşbaz-ı Veli ”Bir Mevlevi Büyüğü”Ateşbaz-ı Veli lakabıyla tanınan zatın asıl ismi kaynaklarda Yusuf b. İzzeddin olarak geçmektedir. Hayatı hakkında net bir bilgi elimize ulaşmasa da kendisi Mevleviliğin tanınır simalarından olmuştur. Yusuf b. İzzeddin’in Konya vilayetine gelişi hakkında çeşitli rivayetler mevcuttur. İlk rivayet Karaman Türklerinden olup Karaman üzerinden Konya’ya göç ettiğidir. İkinci olarak Şeyh Muhammed Muhakkık-ı Tirmizi ile birlikte Konya’ya…
- İbrahim Hakkı Konyalı: Şehirlerin SevdalısıMerhaba sevgili okurlar! Bugün size İbrahim Hakkı Konyalı, şehirlerin sevdalısı, yani Konya’nın gurur kaynağından bahsedeceğim. Konyalı’nın hayatı, eserleri ve etkileri üzerine keyifli bir yolculuğa çıkacağız. Hazırsanız, bu müthiş ve bir o kadar da ilim dolu hikayeye başlayalım! Kökleri Derinlerde Bir Aile Hikayesi Konya’nın Oğlu İbrahim Hakkı Konyalı, Konya’nın topraklarında, tarih kokan sokaklarında gözlerini dünyaya açtı….
- Savaş Meydanında Bir Kadın: Nene HatunNene Hatun, Rusya ile Erzurum’da gerçekleştirilen çetrefilli dönem olan 93 Harbi esnasında üstün başarı gösteren Türk kadın kahramanlarından sadece biridir. 93 Harbi 93 Harbi Osmanlı Padişah’ı II. Abdülhamit ve Rus Çarı II. Alexander dönemi 1877-1878 yılları arasında gerçekleştirilen Osmanlı-Rusya savaşıdır. Rusya’nın balkanlardaki ilerleme siyaseti ve Pansilavizm politikası, Romanya ve Bulgaristan’ın bağımsızlık istekleri 93 Harbi‘nin başlıca…
- Selahaddin Eyyubi Kimdir?Selahaddin Eyyubi, 1138 senesinde Tikrit’te doğdu. Babası Necmeddin Eyyub’dur. Babası buranın valisiydi. Eyyub, bu tarihte dostu Musul Atabegi İmadüddin’in Zengi’nin isteğiyle Musul’a gitti ve onun hizmetine girdi. 1139’da Zengi, Balebek kentini ele geçirdi ve buraya Eyyub’u vali olarak atadı. Eyyub’un kardeşi Şirkuh’da Zengi’nin komutanları arasına katıldı. 1146 senesinde İmadüddin Zengi vefat edince yerine oğlu Nureddin…
- Baba Vanga KehanetleriBaba Vanga mistik, doğaüstü ve paranormal yeteneklere sahip, çocuk yaşta gözlerini kaybetmiş, söylediği kehanetlerin kısmi olarak günümüzde halen ortaya çıkmaya devam ettiği bir kahin olarak tanınır. Hayata Prematüre Olarak Gözlerini Açtı Baba Vanga 1911 yılında dünyaya gözlerini prematüre bebek olarak Ustumruca’da açtı. Ustumruca günümüzde Kuzey Makedonya’ya bağlı olsa da o zamanlar Osmanlı İmparatorluğuna bağlıydı. Vanga’nın…
- Charlie Chaplin Kimdir?Asıl adı Sir Charles Spencer Chaplin olan Şarlo’yu, bizler sessiz sinemanın ustası Charlie Chaplin olarak tanıdık. Oysa Charlie Chaplin sadece bir oyuncu değil sinema yönetmeni, yazar, film müziği bestecisi, kurgucu ve aynı zamanda komedyendir. Bize sinema sayesinde barışı, sevgiyi, eğlenceyi ve gülmeyi empoze etmeye çalışan Şarlo’nun fakirlikten milyon dolarlık oyuncuya dönüşen hayat hikayesini yazımın devamında…
- Şah İsmail Kimdir?Şah İsmail, 17 Temmuz 1487 tarihinde Erdebil’de dünyaya geldi. Safevi Hanedanının kurucusu ve ilk şahıdır. 1. İsmail olarakta bilinir ve Ebü’l-Muzaffer Bahadır el-Hüseyni unvanıdır. Babasının adı Şeyh Haydar, annesinin adı Alemşah Halime Begüm’ dür. Babası Şeyh Haydar Safevi tarikatının şeyhi olup annesi Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kızıdır. İsmail’in babası o bir yaşında iken Şirvanşah Ferruh…
- Mimar Sinan Kimdir ?Mimar Sinan’ın ailesi ve doğum tarihi ile ilgili net bir bilgi bulunmamaktadır. Sinan çocukluğundan beri Türkçe konuşan bir aile çevresinde büyümüştür. Muhtemelen Karamanlı cemaatine mensuptur. Mimar Sinan Yavuz Sultan Selim’in devşirmesidir. Sinan’ın hangi tarihte devşirildiği bilinmemektedir. 22 yaşında İstanbul’a geldiği kabul edilmektedir. Bu durumda 1491 yılından önce doğduğu kabul edilir. Eğitim Hayatı Mimar Sinan’ın eğitim…
- Harun Reşid Kimdir?Harun Reşid, 786-809 tarihleri arasında Abbasi Halifesi olup Abbasiler hanedanından en çok tanınan kişi olmuş ve Abbasilere en ihtişamlı dönemleri yaşatmıştır. Halife Harun, 763 yılında ya da 766 yılında günümüz İran sınırları içerisindeki Rey şehrinde dünyaya geldi. Babası Halife Mehdi-Billah, annesi Yemenli cariye Hayzuran bint Ata‘dır. Harun, Hz. Muhammed (s.a.v) ‘in amcası Hz. Abbas’ın yedinci…
- İbnü’l-Esir: İzzeddin Kimdir?İbnü’l-Esir adı, aslen Ceziret İbn Ömer (Mardin /Cizre)’ li üç kardeş tarafından kullanılmıştır. Bu üç kardeşte birer ilim insanıdırlar. En büyük kardeş Mecdüddin, hadis alanında çalışmalar yapmıştır. Ortanca kardeş yani bizim burada bahsedeceğimiz İzzeddin, İslam dünyasının en büyük tarihçileri arasında yer almaktadır. En küçük kardeş olan Ziyaeddin ise edebiyat alanıyla meşgul olmuştur. Bu üç kardeş,…
- Arif Nihat Asya’nın Hayatı ve EserleriArif Nihat Asya, asıl adı Mehmet Arif’tir, soyadını ise askerliğe gittiği zaman Soyadı Kanunu ile almıştır. Arif Nihat Asya, 7 Şubat 1904 yılında Çatalca’da doğmuştur. Doğduktan 7 gün sonra babasını kaybetmiştir. Doğumuyla başlayan sıkıntılarla birlikte bir de birilerinin himayesine girmeye ve sürekli şehir değiştirmeye mecbur kalmıştır. Babasının ölümüyle birlikte annesi tekrar evlenmiş kendisini de Filistin’e…
- Nazım Hikmet ’in Yaşamıyla Eserlerinin Arasındaki İlişki15 Ocak 1902’de doğan Nazım Hikmet ’in şiirleri ve yaşamı arasında bir paralellik vardır. Kültürlü bir aile ortamında doğmuş, iyi bir eğitim almıştır. Onun hayatında etkisi olan ana unsurlardan biri, 1915 yılında girdiği Bahriye Mektebi’dir. 1915 yılı, aynı zamanda ilk şiirlerini kaleme aldığı dönemdir. Bahriye Mektebi’ne girdikten sonra Yahya Kemal’in talebesi olması da edebi yaşamını…
- Barbaros Hayreddin Paşa (Hızır Reis) Kimdir?Barbaros Hayreddin Paşa ‘nın 1478 tarihinde doğduğu tahmin edilmektedir. Babası Yakub adında bir sipahidir. Dört kardeşin en küçükleridir (Oruç Reis, İshak Reis, İlyas Reis). Asıl adı Hızır (Hızır Reis) olmasına rağmen o Barbaros ve Hayreddin lakablarıyla ün salar. Hızır Reis’e Hayreddin lakabını Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim koymuştur. Barbaros adı ise ağabeyi Oruç Reis’e havuç…
- Ömer Muhtar Kimdir?Libya’da Bir Çöl Aslanı ”Ömer Muhtar” Ömer Muhtar Libya’nın Butnân bölgesinde 1862 yılında dünyaya gelmiştir. İlk eğitimini babası Muhtar’dan aldı.Babasının ölümünden sonra ise kardeşi Muhammed ile birlikte Seyyid Hüseyin el-Garyânî es-Şemsî’nin himayesinde Zenzûr Zaviyesi’nde eğitim gördü. Ardından Cağbûb kasabasında gitti.Burada Mehdi Muhammed b. Muhammed es-Senûsî’nin yanında öğrenimini tamamladı. 1897 yılında Cebelülahdar’daki Ubeyd kabilesine ait Kasûr…
- Cariye kimdir? Cariyenin Görevleri Nelerdir?Cariye diğer bir ifadeyle halayık, akçe ile alınıp satılan hizmetçi kız veya harpte esir düşen ve sahibinin malı sayılan kız ya da kadındı. Kısaca kadın köle demektir. Cariye anlamında kullanılan diğer kavramlar, fetiyye (genç kız, kadın hizmetçi ve cariye), eme (köle kadın) ve hadime (kadın hizmetçi) ‘dir. Cariyeler kullanım yetkileri sahiplerinde bulunan mal sayılırlardı. Cariyeler…
- Gerçekte Arabistanlı Lawrence Kimdir?Thomas Edward Lawrence Thomas Edward Lawrence Lawrence, Birinci Dünya Savaşı’nda Arap Ayaklanması ve Sina ve Filistin Cephesi gibi olaylarda Osmanlı hakimiyetine karşı üstlendiği rol ile ünlüdür. Bölgedeki Arap aşiretlerini silahlandırarak Osmanlı’ya karşı ayaklanmalarını sağlamıştır. Buradaki rolü nedeniyle “Arabistanlı Lawrence” olarak tanınmıştır. O, Mustafa Kemal Atatürk’e silahıyla ateş ederek öldürmeye teşebbüs ettiğini belirtmiş fakat saldırısında başarılı olamayıp Atatürk’ün yanında bulunan…
- Bosna Hersek’in Bilge Kralı Aliya İzzetbegoviçHalkına bağımsız bir devlet bırakan Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç vefat edeli 17 yıl oldu. 8 Ağustos 1925 tarihinde İzzetbegoviç Bosna Hersek’in kuzeybatısında bulunan Bosanski Samac’ta dünyaya geldi. 1949 yılında İslamcılık suçlamasıyla hapse girerek 5 yıl hapis cezası çekti. 1970 senesinde İslam Deklarasyonu eserini yayımladı. 1983 tarihinde Oğlu babası İzzetbegoviç’in makalelerini “İslami Manifesto” adlı…
- Haluk Nurbaki Kimdir?Haluk Nurbaki (1924-1997), 2 Şubat 1924 tarihinde Nevşehir’de doğdu. Ortaöğrenimini Afyon’da tamamlayan Nurbaki ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine girmiştir. İstanbul’da kaldığı süre içinde Nuruosmaniye ve Beyazıt camilerindeki hadis derslerine devam etmiştir. İlk yazılarını 1950’li yıllarda yazmaya başlamış, Büyük Doğu Cemiyetinin kuruluşunda Necip Fazıl Kısakürek’in yardımcılığını üstlenmiştir. Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu tarafından hizmete açılan…
- Zeynep Hatun Kimdir?Zeynep Hatun (1420-1474) Divan şiirinin ilk kadın şairlerindendir. Kaynakların çoğuna göre Amasyalıdır. Babası kadı Mehmed Çelebi’dir. Pervâne Bey ile Latifi, Kastamonulu mârifet sahibi bir zatın kızı olduğunu bildirmektedir. Babasının hem ilim hem sanatla uğraşması iyi bir eğitim almasını sağlamıştır. Nitekim kaynaklarda da iyi yetiştirildiği, Arapça ve Farsça öğrendiği, Farsçayı şiir yazacak derecede bildiği zikredilir. Aynı…
- Mihri Hatun Kimdir?Mihri Hatun (1460-1512), Amasya doğumludur ve hayatını bu şehirde geçirmiştir. Babası Belâyî mahlasıyla şiirler de yazan Kadı Hasan Amasyevî, dedesi Halvetî şeyhlerinden Pîr İlyas’tır. Âşık Çelebi adının ve mahlasının Mihrî olduğunu belirtir. Evliya Çelebi isminin Mihrimah, mahlasının Mihrî olduğunu kaydeder. Mihri Hatun önce II. Bayezit’in, ardından oğlu Şehzade Ahmet’in Amasya valiliği sırasında bu şehirde, şehzade…
- Astralog İbnü’ş Şatir Kimdir?İbnü’ş Şatir (1306-1375) İslam astronomisinin en büyük simalarından biri olan Şatır, 1306 yılında Şam’da doğmuştur. 14. yüzyılda astronomi gözlem aletleri geliştirmiştir. Şatır ‘ın astronomi alanında yaptığı en önemli çalışması “Güneş merkezli evren modellemesi”dir. Ondan önceki bilim insanlarının sürekli izinden gittiği Batlamyus’un “Yer merkezli evren” anlayışına köklü değişiklikler getirmiştir. İbnü’ş Şatır, Güneş merkezli evren modelini ortaya…
- Temimi: Müslüman Tıp BilginiTemimi 950 (1543) yılı başlarında Gazze’de doğdu. Hayatıyla ilgili en geniş bilgiyi veren Nev‘îzâde Atâî’nin kaydettiğine göre sahâbî Temîm ed-Dârî’nin soyundan gelmiş olup bundan dolayı Temîmîzâde diye tanınmıştır. Temimi, gençliğinde gezip dolaştığı şehirlerdeki hekimlerden tıp tahsili almıştır. Bilgilerinin ardından basit ve birleşik ilaçlar üzerinde çalışıp bu alanın en başarılı hekimleri arasında yer almıştır. Özellikle yılan,…
- Mazhar Osman Usman kimdir?Mazhar Osman Usman (1884-1951), Yunanistan’ın Dedeağaç kentinde doğmuştur. İlköğrenimini Kırklareli’nde, ortaöğrenimini İstanbul Üsküdar İdâdîsinde yaptıktan sonra Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhânede okuyup 1904 yılında buradan mezun olmuştur. Eğitiminin ardından Türkiye’de modern akıl hastalıkları tıp dalının temelini atan hekim olarak uzmanlaşmıştır. Cüzzamlı hastalığın tedavi yöntemlerini bulmak için Mısır’a giderek bu alanda çalışmalarda bulunmuştur. İstanbul’a dönünce cüzzamlı hastaları tedavi…
- İbnül Avvam kimdir?“Kitâbü’l-Filâha” adlı eseriyle tanınmış Endülüslü botanik âlimi İbnül Avvam, İspanya’nın Sevilla bölgesinde doğmuştur. Hayatı hakkında bilgi çok azdır. 6. ve 7. yüzyılların ikinci yarısında yaşadığı; ziraat, tıp ve eczacılık konusunda uzman olduğu anlaşılmaktadır. “Kitâbü’l-Filâha” adlı eserini oluştururken; daha önceki bilgileri çeşitli kaynaklardan derleyerek bir araya getirmiş, uyguladığı teknik ve metotla herkesin faydalanabileceği sistematik bir eser…
- Fezari: Usturlap’ın MucidiFezari (746 -806), Abbasi Dönemi’nde Bağdat’ta yetiştiği bilinen, İslam dünyasında ilk usturlabı yaparak kullandığı kaydedilen astronomi bilginidir. Astronomi alanında, Hint eserlerini tetkikle geliştirerek yazdığı eseri “Zico’s-Sind Hind” veya “Kitâbü’s-Sind-Hind” 10. yüzyıla kadar İslam dünyasının doğusunda, 12. yüzyıla kadar da Endülüs’te kullanılmıştır. Bilim tarihine katkısı temel işlevi yıldızların konumunu belirlemek olan çok amaçlı astronomi aleti “usturlab”ı…
- Ziya Gökalp: Türkçülük Akımının NazariyatçısıTürkçülük akımının nazariyatçısı, fikir adamı, sosyolog ve eğitimci olan Ziya Gökalp; 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da doğdu. Asıl adı Mehmed Ziya’dır. Mahalle mektebinde üç yıl okuduktan sonra Diyarbakır Askeri Rüşdiyesine girerek 1890 yılında buradan mezun olmuştur. Son devir fikir hayatının önemli şahsiyetlerinden olan fikir adamı, bilgisini ve kültürünü çocuk yaşlarından başlayarak aile içinden, okullardan, hocalarından, siyasî…
- Malcolm X : Dipten ZirveyeMalcolm (X) Little, 19 Mayıs 1925 yılında Omaha’da doğmuştur. Babası baptist Hristiyan vaizdir. Annesi Batı İndiana’da doğduğundan renk olarak beyaz kadınlardan farkı yoktur. 1929 yılında Malcolm dört yaşındayken gece yarısı evleri kundaklanır, gece yarısı don-gömlek sokakta kalırlar ve bu olay Malcolm’ un hayatında hiç unutmadığı ilk çirkin olaydır. Daha sonra bir gece yarısı da annesi…
- Adolf Hitler: Dönemine Kan Kusturan Diktatör20 Nisan 1889 tarihinde Yukarı Avusturya’nın Braunau kasabasında doğmuştur. Annesi Klara Poelzl, babası Alois Hitler’dir. Bu çiftin dört çocukları olmuş, Adolf Hitler üçüncü çocuklarıdır. İlk iki çocuk daha bebek iken ölmüş, Hitler’den sonra doğan çocuk ise altı yaşına kadar yaşayabilmiştir. Avusturya vatandaşı olarak doğan Adolf 1925 yılında Avusturya vatandaşlığından çıkmıştır. Altı yaşına gelen Hitler, 1895…
- Vecihi Hürkuş: Göklere Adanmış Bir HayatHer Türk gencinin örnek alması gereken bir şahsiyet. Vatana, geleceğe, bilime ve Türk havacılığına adanmış bir hayat Vecihi Hürkuş. 18 Ocak 1896’da İstanbul’da doğdu. Henüz 16 yaşındayken 1912’de Balkan harbine gönüllü olarak katıldı. Harp sonrası yüreği göklerde atmaya başladı. O, tayyareci olmak istiyordu. Ancak yaşının küçük olması nedeniyle bu isteği geri çevrildi. Onun bu hevesini…
- Cengiz Han: Bir Devrin İmparatoruCengiz Han’dan bahsetmeden önce Cengiz Han öncesi havadislere göz atmak yerinde olacaktır. Moğol adı, ilk başta yani 7. yüzyılda küçük, önemsiz bir kabilenin adıdır. Cengiz Han İmparatorluğu’nun kurulmasıyla beraber 13. yüzyıl başlarından itibaren tüm cihana yayılmış, büyük ve yaygın bir isim olmuştur. Cengiz Han’dan önceki Moğollara Proto – Moğol denilmiştir. Cengiz Han İmparatorluğu’nun ortaya çıkışına…
2 Comments