Melikşah , 6 Ağustos 1055 tarihinde dünyaya gelmiştir. Annesi Seferiye Hatundur. Babası Sultan Alparslan b. Çağrı, Melikşah’ı küçüklüğünden beri büyük bir özenle yetiştirmiştir. O henüz dokuz yaşlarındayken vezir Nizamü’l-Mülk’ ün yanında cenge katılmıştır. Sultan Alparslan, Gürcistan seferinde oğlu Melikşah’ı ve veziri Nizamü’l-Mülk’ü de götürür ve onları ordugahta bırakmıştır. Onlarda boş durmayıp ordugahın çevresindeki birkaç kaleyi ele geçirirler. Bu kalelerin arasında Sürmeli Çukur (Sürmeri) kaleside vardır. Ardından Melikşah, müstahkem olan Meryemnişin kasabasını da ele geçirmiştir.

Sultan Alprslan, 1066’da Radgan’dayken tertip ettiği bir törenle oğlu Melikşah’ı veliaht ilan etmiştir. Sultan Alparslan oğlunu bir ata bindirip önünde birkaç adım atar ve veliaht oğlu Melikşah adına tüm ülkede hutbe okunmasını emretmiştir. Orada bulunanlar, Melikşah’a itaatlerini bildirirler ve tören, sultanın oğluna öğütleri ile bitmiştir. Hatta Sultan Alparslan, Abbasi Halifesi el-Kaim Biemrillah’tan Melikşah’ın veliahtlığını tasdiklemesini istemiştir. Halife, vezirinin oğlu Amidüddevle’yi sultanın huzuruna gönderir, ayrıca halife Melikşah’a hil’atler hediye etmiştir. Böylelikle Sultan Alparslan ölümünden sonra çıkacak olan saltanat mücadelesini ortadan kaldırmış ve oğlu Melikşah’ın sultanlığını garantilemiştir. Melikşah kardeşlerinin büyüklerinden olmasa da veliaht ilan edilmiş.
Melikşah, 1066 yılını takip eden zamanlarda biraz Harezm’de, biraz Şiraz’da ikamet etmiş, lakin en çok İsfehan’da vakit geçirmiştir.
Melikşah’ın evliliği de veliahtlığı gibi çok küçük yaşlarda hasıl olmuştur.
1064 yılında Semerkand hükümdarı Şemsü’l-mülk’ ün amcası İsa Han’ın kızı Terken Hatun ile evlendirilmiştir. Melikşah’ın bir de oğlu Berkyaruk’un annesi Zübeyde Hatun adlı bir karısı daha vardır. Sultan Melikşah’ın sekiz erkek çocuğu (Ahmed, Berkyaruk, Dâvud, Muhammad Tapar, Sencer, Mahmud , Tuğrul ve Emîr Humâr), üç kız çocuğu (Gevher, Mahmelek ve Seyyide) ve hatta adları tespit edilememiş iki çocuğu daha vardır. Sultan Alparslan 25 Kasım 1072’de vefat edince, devlet mensupları, komutanlar ve ilim adamları toplanıp Melikşah’ı sultan ilan etmişlerdir. Onsekiz yaşındaki genç sultan, cülüs töreninden sonra tahta oturmuştur. Babasının cenazesini, Merv’e naklettirip dedesi Çağrı Bey’in yanına gömdürtmüştür.
Nizamü’l-Mülk’ü tekrar vezir tayin etmiştir. Sultanın gençliğinden yararlanmak isteyenlerde olmuştur (Karahanlılar ve Gazneliler gibi).
Selçuklu Devleti, Sultan Melikşah zamanında heybetli bir ihtişama ulaşmıştır.
Bu yükselmede vezir Nizamü’l-Mülk’ ün de büyük payı vardır. Fakat yaşlanmış vezirin rakipleri ve düşmanları yerli yersiz ithamlarla onu Sultan Melikşah’ın gözünde küçük düşürmeye çalışmışlardır. Nizamü’l-Mülk’e rakip olanlardan biriside Terken Hatun’ un veziri Tacü’l-Mülk Ebu’ l-Ganaim’dir. Terken Hatun ve Ebu’l-Ganaim, Nizamü’l-Mülk’ü hükümet işlerinde eleştirip onu yakınlarına iltimas yapmakla da suçlamışlardır. Doğrusu vezirin oğulları, torunları, damatları ve hatta azatlı köleleri devletin çeşitli bölgelerinde yüksek devket kademelirini işgal etmişler, büyük servetlere sahip olup şımarıkça davranışlarda bulunmuşlardır. Bu olanlara bir de vezire yapılan ağır eleştiriler de eklenince, Melikşah ile Nizamü’l-Mülk’ün arasında bir gerginlik hasıl olmuştur.
Sultan Melikşah, yaşlı vezirine bir mektup gönderir. Mektupta :
“Sen benim devletimi ve memleketimi istila eyledin; evlatlarına ve damatlarına verdin. Bunlar benim adamlarıma saygı göstermiyor, halka zulmediyor, sen de bunları tedip etmiyorsun. İster misin ki vezirlik divitini elinden, sarığını başından alayım ve halkı tahakkümünüzden kurtarayım“diye tehdit etmiştir. Vezirin cevap verdiği mektupta, sultana yaptığı hizmetleri hatırlattıktan sonra :
“Devlete benim de ortak olduğumu bilmiyor musun? Bu vezirlik diviti ve sarık, senin tacın ile o derece alakalıdır ki, diviti aldıktan sonra tac da kalmaz, gider” diyerek küstahlaşmıştır.

Sultan Melikşah, vezirinin bu davranışına karşılık vermeden Bağdat’ı terketmiştir. Nizamü’l-Mülk de sultanın peşinden gider. Lakin yolda bir batıni fedaisi Nizamü’l-Mülk’e bir haber verme yalanı söyleyip huzuruna çıkar ve onu hançerleyerek öldürür.
Nizamü’l-Mülk’ün ölümüyle ilgili Batıniler (Hasan Sabbah), Sultan Melikşah ve Terken Hatun zan altındadır. Bununla birlikte Melikşah’ın, Nizamü’lmülk’ün ölümünden sonra büyük üzüntü duyduğu ve olayla ilgisi olmadığını belirterek yemin ettiği kaydedilmektedir.
Nizamü’l-Mülk’ün yerine vezirliğe Ebu’l-Ganaim tayin edilmiştir. Ayrıca eski vezirin adamlarının görevine son verilmiştir, yerlerine yeni tayinler yapılmıştır.
Sultan Melikşah’ın Ölümü
Nizamü’l-Mülk’ün ölümü Ebu’l-Ganaim kadar Terken Hatun’a da yaramış, Berkyaruk yerine kendi oğlu Mahmud’u veliaht tayin ettirmiştir. Hasıl olan söylentiler arasında sultanın kızı ve halifenin karısı Mahmelek Hatun’dan doğan Cafer’in veliaht ilan edileceği meselesi de olunca Melikşah ile halife arasında gerginlik meydana gelmiştir. Sultan, halife el-Muktedi’ye Bağdat’ı terk etmesini söyler, halife de toparlanmak için sultandan on gün mühlet ister ve kabul eden sultan, dokuzuncu gün yani sürenin dolmasına bir gün kala zehirlenerek ölmüştür. Bu şüpheli ölüm ile ilgili kaynaklarda değişik rivayetler bulunmaktadır.
Sultan Melikşah’ın ölümüyle ilgili Halife Muktedi, Nizamü’l-Mülk’ün ölümünden dolayı onu suçlayan Nizamiler ve oğlu Mahmud’un tahta çıkmasını isteyen Terken Hatun’u suçlamak mümkündür.
el-Bundari: ” Melikşah ava çıkmıştı,…av etini çok yediğinden yakıcı sıtmaya yakalandı, ayın onaltısında vefat etti. Onun ölümü ile devletin beli kırıldı. O günlerde Melikşah ile halife arasında tatsızlık vardı ki, bazı kötü düşünceli kişiler sultanın ölümünü bu tatsızılığa atfettiler”der.
İbnü’l-Esir: ” Sultan, av eti yiyip hummaya yakalandı ve kan aldırdı. Fakat yeteri kadar kan alınamadığı için hastalığı ağırlaştı. Hastalığı ateşli humma idi. 15 Şevval (18-19 Kasım 1092) Cuma günü vefat etti” demektedir.
Urfalı Mateos: ” Aynı yılda (1092),herkesin babası ve bütün insanlara karşı merhametli ve iyi niyet sahibi bir zat olan büyük sultan Melikşah öldü. O, Bağdat şehrinde, Semerkand sultanın kızı olan karısı tarafından ihanetle öldürülmüştür. O, bu muhterem zata zehir içirip en büyük hükümdarın canına kıydı” der.
Ebu’l-Ferec ise: ” Sultan şiddetli ve yakıcı bir hummaya tutularak öldü. Denildiğine göre kölesi Hurdik, ona zehir içirmişti” demektedir.
Bu durumda kaynaklara göre sultanın kim tarafından yapıldığı bilinmeyen bir suikaste kurban gittiği anlaşılmaktadır.
Melikşah’ın cenazesi İsfehan’a defnedilmiştir.
Melikşah, din, mezhep ayırmadan herkese adil ve şefkatli bir sultan olmuştur. Edebiyatı çok sevdiğinden şair ve alimleri himayesine almıştır. Yaptırdığı medrese ve rasathanelerle ilme hizmet etmiş ve yapılan çalışmalar sonucunda yeni bir takvim oluşturulmuş ve Melikşah’ın Celaleddin lakabına ithafen Celali takvimi denilmiştir. Melikşah, Selçuklu sultanları arasında seçkin bir yere hakimdir. Çin sınırından Yemen’e kadar olan memleketleri fethettiği için Ebu’l-Feth lakabı ile ün almıştır. Ayrıca ona Sultanu’l-Alem,Sultan-ı Azam, Sultanü’l-Muazzam, Celaleddin ve Sultanü’ l- Adil gibi ünvanları da vardır.
Blok yazımı okuduğun için müteşekkirim. Başka yazılarda görüşmek dileğiyle…
KAYNAK
- Doğuştan Günümüze Büyük İslam Ansiklopedisi (Büyük Selçuklular Bölümü)
- https://islamansiklopedisi.org.tr/meliksah–buyuk-selcuklu
Geri bildirim: Muhammed Alparslan: Büyük Selçuklu Devleti Hükümdarı - Tarih - Belgelerle Tarih
Geri bildirim: 1-kilicarslan-in-mensei-ve-faaliyetleri
Geri bildirim: Sencer : Son Büyük Selçuklu Hükümdarı - Tarih - Belgelerle Tarih
Geri bildirim: İsfahan Tarihi Hakkında Her Şey - İslam Tarihi - belgelerle, tarih, osmanlı devleti, selçuklu sultanları, cumhuriyet, kimdir, keşfet, gez-gör
Geri bildirim: Haşhaşiler 'in Bilinmeyen Yüzleri - Dünya Tarihi - belgelerle, tarih, osmanlı devleti, selçuklu sultanları, cumhuriyet, kimdir, keşfet, gez-gör