Mezopotamya Kanunları

Puan Ver

Mezopotamya Kanunları adlı yazıma geçmeden önce yazının tarihçesine değinecek olursam eğer; Mezopotamya ’da yazı ilk defa MÖ 4000 yılının sonlarında Sümerler tarafından ortaya çıkarılmıştır.

İlk yazı sistemi çivi yazısı ile Sümer dilinde yazılmıştır. Yazının bulunması ile birlikte hukuk sistemleri oluşmuş ve medeniyetin beşiği olan Mezopotamya, Sümerlerle birlikte günümüze kadar gelecek olan hukuk sistemlerinin de öncüsü olmuştur. Daha sonraları Mezopotamya Bölgesine gelip yerleşen Sümerlerin ardı olan diğer kavimler, Sümerlerin hukuk metinlerinden etkilenerek kendi kanunlarını oluşturmuşlardır.

Bilinen Mezopotamya Kanunları

Urukagina Talimatnamesi

Urukagina Talimatnamesi olarak bilinen ilk Mezopotamya kanunları, M.Ö. 24. Yüzyılda ilk kanun koyucu olarak nitelendirebileceğimiz Kral Urukagina tarafından yapılmış yasal reformlardır. Hukuk yasalarını içeren Arkeolojik bulgularda, bu kanunların tam olarak hukuk sistemini içermediği, dönemin şartlarına göre uygulanmış reformlar olduğu hakkında bilgi verilmektedir.

Sümer siyasi tarihinde önemli bir yeri olan Kral Urukagina çıkan bir ihtilal sonucu Lagaş şehrinin Kralı olmuştur. Urukagina’nın krallığı öncesi Lagaş şehrinde adaletsizlik, toplumsal düzensizlik, yolsuzluk halkın huzursuzluğuna neden olmuştur. Bu sebeple, Urukagina Lagaş Kralı olduktan sonra bir takım toplumsal düzenlemeler yapmış, adaletsizlik, düzensizlik karşısında birçok yenilik getirerek halkının refahını sağlamıştır. Vergi vermeyenlerin ellerinden mallarını almış, daha önce halktan ağır vergiler toplayan vergi tahsildarlarının çoğu azledilmiş, tapınak vergileri düşürülmüş, rahiplerin yetkileri sınırlandırılmıştır. Kral Urukagina’nın bu toplumsal reformları Mezopotamya Kanunlarının ilk kanunu sayılmaktadır.

Urukagina Talimatnamesinde, Kral Urukagina’dan önce gelen kralların rahipler ile iş birliği yapıp halktan ağır vergiler alarak halkı nasıl sömürdükleri ve Kral Urukagina’nın Halkı zorbaların elinden kurtararak özgürlüklerine kavuşturduğu ve toplumda huzuru sağladıktan sonra birçok yenilik yaptığından bahsedilmiştir.

Gudea Kanunları

Mezopotamya kanunlarının ortaya çıktığı Lagaş şehrinde, Urukagina’dan ikiyüz yıl sonra M.Ö. 2100 yıllarında bir başka reform uygulayıcı olarak Gudea’yı görüyoruz. Yaklaşık bir asra yakın hüküm sürmüş olan Gutiler’in Mezopotamya’da hakim olduğu dönemde Lagaş Şehri, Ur Baba tarafından kurulan hanedanın yönetimindedir. Ardından yönetim Ur Baba’dan sonra Gudea’ya geçmiştir. Sümer tarihinin en parlak dönemi olarak nitelendirilen bu dönemde Kral Gudea, dini ve edebi birçok yapıt ve metin inşa ettirmiştir. Bunlardan biri tanrı Ningirsu adına yaptırdığı 15 adet tapınaktır. Gudea, Lagaş devletinin  idarî  merkezi  olan  Girsu’da,  en  önemlisi  kent  tanrısı  Ningirsu adına olmak üzere 15 adet tapınağı yeniden inşa ettirmiştir. Bu tapınak ile ilgili bilgi veren silindir biçiminde iki yazılı belge vardır.

Ur-Namnu Kanunu

Mezopotamya’da Gudea Kanunlarından sonra MÖ 2100 yıllarında ortaya çıkan Sümer kanunlarının ikincisi olan Ur-Namnu Kanunları,  III. Ur Sülalesi’nin kurucusu Ur-Nammu tarafından ortaya çıkarılmış kanunlardır. Mezopotamya’da Ur-Namnu dönemine kadar ortaya çıkan yasaların tamamı reform şeklinde görülmektedir. Fakat Ur-Namnu Kanunları ilk kanun formuna sahip vesikalardır. Böylece Kral Ur-Namnu’da Mezopotamya kanunlarına ilk kanun koyan kralıdır denilebilir.  Bu kanun formları kırık olmakla birlikte bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde tabletler şeklinde muhafaza edilmektedir. Fakat bu tabletlerin yazılı kısımları daha önce iyi muhafaza edilemediğinden önemli bir kısmı okunamamaktadır.

Ur-Nammu Kanunları, diğer kanun formları gibi kısımlara ayrılmıştır.  Ur-Namnu Kanunlarında büyücülük, asker kaçaklığı ve adam yaralama eylemlerine ilişkin hükümler vardır. Ayrıca Ur-Namnu Kanunlarında, dünya yaratıldıktan sonra iki  Sümer tanrısı Anu ve Enlil’in Ay tanrısı Nannar’ı Ur kralı olarak atadıkları, daha sonra tanrının, Ur-Nammu’yu Sümer ve Ur şehrinde, yeryüzündeki temsilcisi seçtiğini, Ur-Namnu’nun Lagaş kralı Namnahani’yi savaşta yenerek öldürdüğünü ve Ur şehrini eski sınırlarına kavuşturduğu anlatılmaktadır.

Anna-İttişu Kanunu

Mezopotamya Kanunları ‘ndan bir diğeri de Sümerce olarak yazılmış olan Anna-İttişu Kanunlarıdır. Sümerceyi Asurlu katiplere öğretmek amacıyla Asurca ve Sümerce dillerinde yazılmıştır. Birçok tabletten oluşan bu kanunlar, ilk kelimesi “ana ittişu” (vadesi gelene kadar) olmasından dolayı bu adla bilinmektedir. Bu belgelerin kim tarafından ve hangi dönemde yazıldığı ve ortaya çıkarıldığı bilinmemektedir. Ur-Namnu Kanunlarıyla benzerlik göstermesi III. Ur Hanedanı zamanında çıkarılmış olabileceği ihtimalini yükseltir. Tabletlerin bir kısmı okunamayacak halde olduğundan sağlam kısımdan elde edilen bilgilere göre tablette bulunan bilgilerin yazılma amacı katiplere hukuk belgelerinde kullanılacak ifadeleri öğretmektir. Anna-İttişu Kanunlarını içeren tabletler, aile hukuku, köle kiralanması, fiyat tespitleri ile ilgili hükümler hakkında bilgi içermektedir.

Lipit-İştar Kanunu

MÖ 1900’lerde İsin şehrinde, İsin sülalesinin 5. kralı Lipit-İştar tarafından yeni kanunlar çıkarılmıştır. Yedi tablet üzerine yazdırılan bu kanunlar, III. Ur Sülalesi henüz yeni yıkıldığı ve halkın büyük çoğunluğunu hala Sümerler oluşturduğu için Kral Lipit-İştar da kanun hükümlerini Sümer dilinde yazdırmıştır. Bu yasalarda Kral Lipit-İştar, halkının adaletini tesis ettiğini ve bu yetkinin ona tanrılar tarafından verildiğini bildirmiş,   Ur, İsin, Sümer ve Akkad  şehirlerinin halklarının özgürlüklerini ve eşitliklerini sağladığından bahsetmiştir. Ayrıca evlilik, veraset, kölelik, tımar, gemicilik gibi birçok konuda hükümler içermektedir.

Eşnunna Kanunu

Mezopotamya Kanunları ‘ndan biri olan Eşnunna Kanunu, diğer kanunlardan farklı olarak Akadca yazılmış ilk kanun olma özelliğini taşımaktadır. Eşnunna Kanununun giriş kısmının kırık olmasından dolayı ne zaman ve hangi kral tarafından yapıldığı bilinmediğinden Kral adı ile değil de yapıldığı şehrin adıyla anılmaktadır. Fakat yaygın olan görüşe göre, Kral Daduga zamanında yazılmıştır. Eşnunna Kanunlarında kira bedeli, aile hukuku, boşanma, borçlar, haciz, kamu görevini kötüye kullanma, kamu güvenliğini sağlama ile ilgili hükümler vardır. Yine hayvanlara, zirai alanlara zarar verenler ve  çalanlar hakkında tazminat cezası vardır. Eşnunna Kanunu kamu güvenliği ve  refahını sağlaması açısından diğer kanunlardan farklılık gösterirken, mal sahibinin de menfaatini koruduğu görülmektedir. Hammurabi Kanunu arasında zaman bakımından yakınlık olması, iki kanun arasında benzerliklere sebep olmuştur.  Fakat yine de  Hammurabi  Kanunu kadar  kapsayıcı  olmamakla birlikte Eşnunna Kanunu daha çok zirai alanda hükümler içerir.

Hammurabi Kanunları

Hammurabi Kanunları Mezopotamya Kanunları ‘nın en meşhuru olup, M.Ö. 1750-1700 yılları arasında Babil Krallığı’nın en ünlü ve büyük kralı Hammurabi tarafından yapılmıştır. Hammurabi Kanunu daha önce çıkan bütün kanunların metinlerinin, reformların ve örf-adet hukukunun birleştirilip yeniden şekillenmesiyle ortaya çıkmış, ihtiyaçların göz önünde bulundurulmasıyla oluşturulmuştur.

Hammurabi Kanununu bir kanun şeklinde görmeyenler de vardır. Bunlara göre, Hammurabi Kanunlarındaki hükümler dönemin mevcut hukuk sisteminin tamamını oluşturmamakla birlikte ne önsözde ne de sonsöz kısmında mevcut hukuk meselelerinin tümünün kanun tarafından ele alınmadığıdır. Ayrıca hukuk metnileri ve belgeler incelendiğinde içlerinde kanunla alakalı bir hükmün bulunmadığı iddiasıdır. Bu kişilere göre, kanun hükümleri aslında gözlemlerle oluşturulmuş bir takım reformlardır. Fakat Hammurabi Kanunlarıyla ilgili eldeki belgeler bu kişilerin iddiasını çürütmektedir. Ayrıca bu kanunların eldeki kopyaları bize uygulama alanlarının çokluğunu göstermektedir.

Mezopotamya’da bulunan hukuk sistemi incelendiğinde örf ve adet hukukunun benzerliği ile beraber birbirine çok benzer kanunlar vardır.  Kendi içinde bir düzeni bulunan Hammurabi Kanunları da zamanının en iyi kanun hükümleri olmasına rağmen bazı tekrarlamaları ve derlemeleri içermektedir.

Hammurabi Kanunlarını diğer Mezopotamya Kanunları ‘ndan ayıran en önemli özelliği yaptırım açısından daha etkili ve kapsayıcı olmasıdır. Kanun maddeleri destansı ve anlaşılır bir tarzda yazılmıştır. Tanrı Mardukla ilgili övücü sözlerin bulunduğu ve Kral Hammurabi’nin komşu şehirlere kadar adaleti yaydığından bahsedilmektedir. Ayrıca halkının arasında refahı yayarak olumsuzlukları bertaraf etmiş, zengin ve fakir arasında adaleti sağlamıştır. Hammurabi Kanunundaki hükümlerin, akışı bozmayacak şekilde birbirleriyle ilişkili olarak sıralanması kanun metinlerini daha anlaşılır kılmıştır.

Orta Asur Kanunları

Mezopotamya Kanunları içinde önemli hukuk metinlerini içerisinde ihtiva eden Orta Asur Kanunlarının M.Ö. 1450-1250 yılları arasında yazıldığı tahmin edilmektedir. Asur kralı Pileser tarafından da kopya edildiği düşünülmektedir. Orta Asur Kanunları, bir dizi halinde olup, hepsi farklı kişiler tarafından yapılmış tabletlerdir. Tabletlerde bulunan kanun metinleri talimatname şeklindedir. Kanun metinlerinde kadın, hırsızlık, cinsel ve sözlü saldırılar, büyücülük, aile ve aile ile ilgili konular, tarım ve sulama, borçlarla gibi hükümler geçer. Orta Asur Kanunlarının diğer kanunlardan ve özellikle Hammurabi Kanunlarından etkilendiği söylenebilir. Fakat kendi içinde bir düzeni olmakla birlikte tarihte ilk defa bir hukukçu cerhlerini içerir.

Ammi-Şaduqa Fermanı

Ammi-Şaduga adında bir Babil Kralına aittir. Ammi-Şaduga Fermanı kanun hükmünde olmayıp  Kral tarafından kendi adı ile yapılmıştır. Fermanda özellikle adalet kavramı üzerinde fazlaca durulmakla birlikte borç ve borçlanma ile ilgili hükümler de oldukça fazladır.

  • “Biz Senin Cemaziyelevvelini Biliriz”: Sıradan Bir Cümleden Fazlasını Anlatan Bir Hikaye
    Türkçe deyim ve atasözleri, dilimizin renkli ve zengin yapısını ortaya koyar. “Biz senin cemaziyelevvelini biliriz” deyimi de, derin bir hikayeye sahip olanlardan. Bu hikaye, Osmanlı dönemine, arşivlerin tozlu raflarına ve elbette biraz mizaha uzanıyor. Osmanlı Arşivlerine Bir Yolculuk Osmanlı İmparatorluğu’nda arşivcilik, ciddiye alınan bir işti. Bugünün Google Drive’ı veya Dropbox’ı olmadığı bir dönemde, önemli her…
  • Konya Kapı Cami
    Kapı Cami Konya’da 17. yy. Osmanlı mimari eserlerinden biridir ve tarihi Bedesten içinde yer almaktadır. Kapı Cami Tarihi Asıl adı İhyaiyye Cami ’dir. Konya kalesinin kapılarından At Pazarı kapısı yakınına yapıldığı için “Kapı Cami” olarak adlandırılmıştır. Kapı Camii günümüze gelene kadar 3 kez inşa edilmiştir. Cami ilk olarak 1658 yılında Mevlana Dergâhı Postnişinlerinden Pir Hüseyin…
  • Sakarya Meydan Muharebesi’nin Önemi ve Özeti
    Milletimizin şahit olduğu yüzlerce savaştan biri olan Sakarya Meydan Savaşı Türk tarihindeki en önemli savaşlardandır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasını sağlayan Sakarya Meydan Muharebesi, Subaylar Savaşı olarak da bilinir. Sakarya Meydan Savaşı’nın Tarihteki Önemi Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos-13 Eylül 1921) Sakarya Meydan Muharebesi Kurtuluş Savaşı sürecindeki en önemli muharebelerden biri kabul edilir. Yunanlılar, Kütahya-Eskişehir Muharebelerini kazandıktan…
  • Evliya Çelebi’nin Tanık Olduğu Beyin Ameliyatı
    Evliya Çelebi’nin Tanık Olduğu Beyin Ameliyatı Gezginimiz Evliya Çelebi, Viyana seyahati esnasında tanık olduğu bir beyin ameliyatını en ince ayrıntısına kadar okuyucuya resmeder. Buyurun hep beraber okuyalım. Kefereyi (kâfiri) dört ayaklı ipekli bir sedir üzerine yatırdılar. Başı Adana kabağı, burnu Mora patlıcanı gibi şişmişti. Hekimbaşı cümle kefereleri dışarı koğup mecruha (yaralıya) hemen safran gibi bir…
  • Evliya Çelebi Nasıl Seyyah Oldu? Seyahat mi? Şefaat mi?
    Evliya Çelebi Nasıl Seyyah Oldu Seyahat mi Şefaat mi Dünyaca ünlü seyyahımız Evliya Çelebi’yi tanımayan yoktur. O yetmiş küsur ömrüne iki yüz elliden fazla şehir sığdırmayı başarmıştır. Seyyah Evliya Çelebi’nin gezdiği başlıca yerler arasında Anadolu, Suriye, Rumeli, Macaristan, Avusturya, Polonya, Almanya, Bosna-Hersek, Hollanda, Kırım, İran, Irak, Mısır, Habeşistan, Sudan ve Girit gelmektedir. Onun gezdiği bu…
  • 802 Mührü İhtiva Eden Mühür Veritabanı Hizmete Sunuldu
    802 Mührü İhtiva Eden “Mühür Veritabanı” Hizmete Sunulmuştur. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığının Kataloglama Birimi resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada; Katalog biriminin hazırladığı 802 mührü ihtiva eden “Mühür Veritabanı” hizmete sunulmuştur. şeklinde duyurdu. Devam eden açıklamalarda; “Yazma eserlerin muhtelif unsurları hakkında çalışmalar yürüten kurumumuzun müstakil çalışma alanlarından biri de yazma ve matbu eserlerde geçen şahıs,…
  • Eskiçağın Bölümleri Nelerdir?
    Eskiçağ Tarihi Kavramı: “İnsanlık tarihinin en eski gelişme evresi olan ve kalıcı etkileri öncelikle yazının bulunması, kent uygarlığının oluşması, devlet kavramı ve teşkilatının gelişmesi ve güçlü bir zihinsel kültürün ortaya çıkması gibi noktalar üzerinde yoğunlaşan Eskiçağ tarihi, esas itibariyle Akdeniz ve Önasya kültür çevrelerinin ve bu kültür çevreleriyle doğrudan ilişki halinde bulunan komşu bölgelerin yazı…
  • Cumhuriyet Döneminde Türkçe Öğretimi
    Cumhuriyet dönemine, genel Türk tarihi açısından ele aldığımızda, bir nevi inkılaplar devri diyebiliriz. Haliyle yapılan inkılaplardan Türk dili de nasibini almış ve 1928 yılında alfabe değişikliğine gidilerek Türk dili, latin alfabesi ile tanışmıştır. Latin alfabesini benimsemeden önce Cumhuriyet döneminde Türk dil için çalışmalar başlatılmış ve 1924 yılında yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisad Kanunu[1] ile Türkçe, eğitim…
  • 15 Mayıs 1919 İzmir’in İşgali
    I. Dünya Savaşı sonunda yorgun düşen Osmanlı Devleti adeta iştahları kabartan büyük bir pasta haline gelmişti. Pastadan pay almak isteyen devletler sıraya girmiş, Yunanlılar ise hayalini kurdukları megali idea için fırsat bulmuşlardı. İşgal için tüm şartlar nerdeyse sağlanmıştı. Yunanlılar için ilk hedef İzmir’in İşgali idi Paris Barış Konferansı(18 Ocak 1919) Savaş sonrasında galip devletlerin kaybeden…
  • Sivas Kongresi ve Heyet-i Temsiliye
    Sivas Kongresi, 4 Eylül 1919 günü Sivas Lisesi salonunda çalışmalarına başladı. Kongrenin ilk oturumunda Mustafa Kemal Paşa, açılışta genel olarak ülkenin durumunu izah etmişti. Osmanlı Hükümeti’nin ve İngilizlerin tüm baskı ve engellemelerine karşın Kongre 11 Eylül 1919 günü sekizinci oturumunu tamamlayarak sona erdi. Kongre çalışmalarından sonra on maddeden oluşan bir beyanname yayınlandı. Buna göre; Sivas…
  • Erzurum Kongresi ve Heyet i Temsiliye
    Amasya’dan Erzurum’a hareket eden Mustafa Kemal Paşa, 3 Temmuz günü Erzurum’da halk tarafından büyük coşkuyla karşılandı. Kazım Karabekir Paşa ile görüşen ve resmi görevinden ayrılan Mustafa Kemal Paşa, kongre hazırlıkları ile ilgilendi. Kongre 23 Temmuz’da dualar ile çalışmasına başladı ve 7 Ağustos Perşembe günü sona erdi. Kongre’de kabul edilen tüzük ile Mustafa Kemal’in başkanlığında dokuz…

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir