Struma Faciası Gerçekte Yaşandı mı?

Struma faciası, Nazilerin katliamından kaçmak isteyen bir kısım yahudi topluluğunun Romanya’dan Filistin’e gitmek için tuttukları geminin batırılması olayıdır.

Struma

Umuda Yolculuk

Nazilerin yahudi karşıtı yasaları çoğu ülkede etkisini göstermiş Romanya’da bundan nasibini almıştı. Romanya’nın Yaş şehrinde 4 bin yahudi katledilmişti. Sağ kalan yahudiler Nazilerin katliamından kaçmak için çözümü Romanya’yı terk etmekte bulmuşlardı. Fakat bu kaçış serüveninde sadece zengin olan kesimin planı gerçekleşecekti. Bu zengin ve elit kesim aralarında belli bir miktar para toplayarak Queen Mary adındaki transatlantik yolcu gemisini kiraladılar. Hedefledikleri plan bu gemi ile Romanya’dan yola çıkarak, Türkiye karasularından geçip, her şey yolunda giderse de Filistin sınırlarına ulaşmaktı.

Harabe Gemi Struma

Fakat kiraladıkları gemi bekledikleri gibi çıkmamıştı. Bekledikleri lüks yolcu gemisi yerine Struma adında 100 kişilik kapasitesi olan harabe bir ahşap gemi ile karşılaştılar. Struma 46 metre boya sahip bir Bulgar gemisiydi. Balkan savaşlarında görevlendirilmiş, savaşta görevi bitince hayvan nakliyesi için kullanılarak daha da kullanılamaz hale getirilmişti. Struma’yı karşılarında gören yahudi topluluğu iyice sinirlenmiş, kiraladıkları geminin acentesi ise gerçek geminin Romanya sınırı dışında beklediğini söyleyerek onları sakinleştirmek istemişti. Oysa Struma Faciasının yaşanacağı bu harabe gemi dışında onları Filistin’e götürecek başka bir gemi yoktu.

Filistin’e Yolculuk Başlıyor

Yahudilerin bu firmaya güvenmekten başka çareleri yoktu. Struma 12 Aralık 1941 yılında Nazi yanlısı Romanya’dan aldığı onay ile Köstence limanından uzun soluklu bir yolculuk için ayrıldı. gemide toplam 791 yolcu ve 10 mürettebat bulunuyordu. Yolcuların yanlarına alabilecekleri 20 kg bavul hakları vardı ve gümrükten geçerken de çoğunun değerli eşyalarına el koyulmuştu. Yüz kişilik kapasiteye sahip Struma, kapasitesinin neredeyse sekiz katı kadar olan yolcusu ile arıza vermemesi imkansızdı. Öylede oldu ve henüz Romanya sularındayken ilk arızasını vermişti. Struma Faciası yavaş yavaş yaklaşıyordu, gemideki motorlardan biri ağır şekilde hasar vermiş ve denizin ortasında sürüklenmeye başlamıştı. Yardım çağrısı neticesinde Romen römorkörü ancak ertesi gün gemiye ulaşabildi. Romen römorkör belli bir ücret karşılığında motorun arızasını düzeltebileceğini söyledi fakat yolcuların verecekleri tek kuruşları kalmamıştı. Bunun üzerine sorunun düzeltilmesi ve yolculuğa devam edilebilmesi için evli çiftler evlilik yüzüklerini bir bir teslim ettiler.

Evlilik Yüzükleriyle tamir edilen Struma tekrar yola devam etti. Fakat gemi balık istifi gibi yığın halinde olan yolcuları daha fazla taşıyamayarak iki gün sonra 15 Aralık’ta yeniden arıza yaptı ve İstanbul’a zar zor ulaşarak Sarayburnu açıklarında demir attı. Bunun üzerine Türkiye ve Britanya arasında Struma’nın gidişatı hakkında uzun soluklu görüşmeler başladı. Struma’nın gitmek istediği Filistin’de de durumlar bir hayli karışıktı. Araplar ve Yahudiler arasında bir gerginlik boy göstermiş Britanya hükümeti, bu gerginliği arttırmaması için yahudi göçünü engellemek istiyordu. Britanya’nın Türkiye’den isteği Struma’nın hareket etmesine izin vermemesi yönündeydi. Almanya gemide salgın hastalık bulunduğuna dair ihbarda bulunmuş, Romanya ise geminin geri dönme ihtimaline karşılık Struma’yı tekrar kabul etmeyeceklerini bildirmişti. O sırada Türkiye’nin başında olan Refik Saydam Hükümeti diğer devletlerin istekleriyle sıkışıp kalmış, elinden sadece Struma’nın giriş çıkışlarına yasak koymak gelmişti.

Struma Daha da Kötüye Gidiyordu

Diplomatlar arası görüşmeler devam ederken gemide her şey kötüye gidiyordu. Yiyecek stokları azalmış, yolcular günde bir adet portakal ve biraz fıstık yiyebiliyorlardı. Buna ek olarak haftada iki kez de çorba veriliyordu. Günler süren görüşmelerin ardından o sırada gemide bulunan Martin Segal ve ailesi, Abd ve Vehbi Koç’ un aracılığı ile gemiden indirildiler. ABD’nin Türkiye’den ricada bulunduğu Martin Segal, Standard Oil Company of New York petrol şirketinin Romanya müdürüydü. Martin Segal ve ailesinin dışında Madeea Solomonovici adında hamile bir kadının da rahatsızlanıp indirilmesi üzerine gemide 782 yolcu ve 10 mürettebat kalmıştı.

Kıyıda Çaresiz Bekleyiş

Dokuz hafta boyunca denizde çaresizce bekleyen gemiye Kızılay ve İstanbul’daki yahudi toplumu tarafından yardım malzemeleri ulaştırıldı. Arızalı olan motor ise tamir edilmek üzere sökülmüştü. Bu sırada diplomatlar arasındaki görüşmeler iyice çıkmaza girmiş ve hala bir sonuç üretilememişti. Türkiye geminin, sınırlarının dışına çıkması için harekete geçti. Bir kaç polis gemiye çıkmak istese de Struma’ daki yahudiler buna izin vermedi. Türkiye 80 kişilik bir polis ekibi oluşturarak zar zor gemiye çıkmayı başardı. Gemi, polis ekipleri tarafından bir römorköre bağlanarak Karadeniz’ e doğru çekildi. Geminin çekilmesi esnasında ise yolcular yardım çığlıkları ve astıkları “SAVE US” pankartları ile Türkiye’den yardım beklediler ama onları kimse duymamıştı. Struma’nın bozuk olan motoru ise tamir edilememişti. Karadeniz açıklarına kadar sürüklenen Struma, bozuk motoru ve 700 küsür yolcusu ile Karadeniz sularına terk edildi.

Struma Karadeniz’e Gömüldü

Tarihler 24 Şubat’ı gösterdiğinde Karadeniz’de büyük bir patlama sesi duyuldu. Struma 800’e yakın yolcusuyla kötü şekilde patlamış tarihe de struma faciası olarak geçmişti. Gemi hızlı bir şekilde battığından bir çok kişi oracıkta can verdi. Bazıları ise tahta parçalarına tutunarak hayatta kalmaya çalıştı ama uzun saatler yardım gelmeyince hipotermi sonucu hayatlarını kaybettiler. Struma faciasından sadece David Stoliar adlı 19 yaşında bir genç sağ kurtarılabildi. Stoliar ümidi tükenip bileklerini kesmek istediği anda Türkiye’ye ait bir kayık tarafından bulunmuş, tekrar yaşama tutunmuştu. Stoliar, kendine gelince de hemen sorgulanmak üzere göz altına alındı. Yahudilere yardım eden Simon Brod adında bir iş adamı Stoliar ile ilgilenip, gözaltından çıktıktan sonra Filistin’e gidene kadar yardım etti. Böylece Struma faciasından David Stoliar ile sadece bir kişi kurtulabilmişti.

David Stoliar

Yıllar süren araştırmalar neticesinde struma faciasında geminin neden battığı bir türlü çözülememişti. Gemiden kurtulan Stoliar Türkiye’ ye ait bir botun Struma’nın batmasına neden olduğunu iddia ediyordu. Kapsamlı araştırmalar sonucunda 1960 yıllarında Sovyet arşivinden çıkan bilgiler ışığında Struma’nın Ş-213 adlı bir Sovyet denizaltısı ile vurulduğu anlaşılmıştı. Bu denizaltı Nazilerin deniz üzerinden yardım almasını engellemek amacı ile Karadeniz’de tarafsız ve düşman gemilerini vurmak ile görevlendirilmişti. Bu gizli göreve 23 Şubat akşamı Türkiye’ye ait bir kargo gemisi de kurban gitmişti.

Sovyet Askeri Arşivinden Çıkarılan Belge

“24 Şubat 1942 sabahı Teğmen D.M Denejko ve Siyasi Komiser A.G. Rodimatzav komutasındaki Ş-213 denizaltısı, 7 bin ton ağırlığında ve korumasız vaziyetteki düşman gemisi Struma’ya rastladı. Denizaltıdan 1118 metre mesafeden atılan torpido hedefini vurdu ve gemiyi batırdı. Hareket sırasında Astsubay Başçavuş V.D. Çernov, takım komutanı Çavuş G.G Nusov ve torpido operatörü Er I.M Filtov üstün cesaret örneği sergilemişlerdir.”

2 thoughts on “Struma Faciası Gerçekte Yaşandı mı?”

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top