Cumhuriyet Döneminde Türkçe Öğretimi

Cumhuriyet dönemine, genel Türk tarihi açısından ele aldığımızda, bir nevi inkılaplar devri diyebiliriz. Haliyle yapılan inkılaplardan Türk dili de nasibini almış ve 1928 yılında alfabe değişikliğine gidilerek Türk dili, latin alfabesi ile tanışmıştır.
Latin alfabesini benimsemeden önce Cumhuriyet döneminde Türk dil için çalışmalar başlatılmış ve 1924 yılında yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisad Kanunu[1] ile Türkçe, eğitim dili olarak kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Döneminde Türkçe Öğretimi İçin Yapılan Çalışmalar
1-Heyet-i İlmiyeler
1923 yılında Ankara’da toplanan “I. Heyet-i İlmiye”de millî eğitimin meseleleri içinde özellikle dil ve edebiyat konuları önemli yer tutmuştur. Toplantının gündeminde “Millî Kamus ve Sarf” ile “Millî Lisan ve Edebiyat” konuları da vardı. Okuma-yazma öğreniminin bütün ülkeye yayılması, çağdaş uygarlığın bir gereği olarak görülüyordu. Yine bu toplantıda sultanîlerin adının “lise” olarak değiştirilmesi kararlaştırılmıştır.[2]
1924 yılında toplanan “II. Heyet-i İlmîye” öğrenim kurumlarının adlarını değiştirmiş ve sürelerini yeniden düzenlemiştir. İbtidaiyelere “ilkmektep” adı verilmiş, 6 yıl olan süreleri 5 yıla indirilmiş; orta öğretim, 3’er yıllık iki devreli olarak belirlenmiş, birinci devresine “ortamektep”, ikinci devresine ise “lise” denilmesine karar verilmiştir. Lise 3. sınıfta fen ve edebiyat olarak şube ayırımına gidilmiştir.[3]
2- İlk Mektep Müfredat Programları ( 1924-1926)
1924 yılında dönemin tahrir derslerinin amacı, öğrencilerin düşüncelerini tespit etmek ve daha çok sade bir şekilde ifadeye alıştırmaktı. Lakin 1926 yılına gelindiğinde dil bilgisi konularında yapılan çalışmaların bir bütünlük oluşturması gerektiği savunulduğu için Türkçe dersleri programda ayrı ayrı başlıklar altında (Örneğin: Kıraat, El Yazısı…) gösterilmiştir. Türkçe dersi için ise beş sınıfa 46 ders saati ayırılmıştır.[4]
3- 1929 ve 1931 Orta Mektep Türkçe Programları
1929 Yılında müfredat programı tekrar gözden geçirilmiş ve Türkçe derslerine farklı içerikler kazandırılmıştır. Tabi bunu etkileyen en önemli faktör; Arapça ve Farsça derslerinin müfredattan kaldırılması olmuştur.
1929 Programı, 1928 Harf devrimi’nden sonra, o günün şartları içerisinde hazırlanan ilk programdır. [5]
Bu prgramın en önemli özelliği ise; Türkçe dersi başlığı ile Türkçe ve Edebiyat derslerini tek çatı altında birleştirmesidir. Ek olarak; sadece birleştime ile de kalmayıp yöntem ve amaçların da ilk kez belirlenmesi dikkatimizi çeker.
1931 Yılına gelindiğinde ise Türkçe öğretiminde izlenecek metot ve ilkeler Umumi Mülahazalar başlığı altında Ortamektep Müfredat Programında belirtilmiştir.[6]
Ortaokul çalışmaları sonrasında hız kazanarak ilerlemiştir. Bunların dışında Halk evleri ve Köy enstitülerinde deTürkçe için çalışmalar yürütülmüştür.
Cumhuriyet Döneminde Türkçe Öğretimi İçin Açılan Kurumlar
1- Türk Dili Tetkik Cemiyeti ( Türk Dil Kurumu)
Cumhuriyet dönemi Türkçe öğretimi ve gelişimi açısından ele alındığında açılan en mühim kurum şüphesiz ki Türk Dili Tetkik Cemiyetidir.
Türk Dili Tetkik Cemiyeti, 12 Temmuz 1932 yılındaki kuruluşu ile dil seferberliği hız kazanmış ve kurumsallaşmıştır. 1935’ten sonra Türkçenin kökenine ve niteliğine ilişkin çalışmaların arttığı gözlenmektedir.[7]
2- Halkevleri
Halka okuma yazma öğretmek için açılan Halkevleri, ilk olarak 1932 yılının Şubat ayında 14 merkezde açılmıştır. Yıl sonunda bu rakamlar 34’e kadar çıkmıştır. Halkevlerinin 1940 yıllarına kadar en hızlı geliştiği dönem olarak kabul edilir. Halkevlerinde halka hem kendi dili hemde Batı dilleri tanıtılmıştır.[8]
Özellikle Doğu vilayetlerinde ” en önemli meselenin o muhitte Türkçeyi yaymak” olduğu sıklıkla ifade edildiğinden bölgedeki halkevleri ciddi mesai harcamıştır. [9]
Halkevlerinin dil çalışmalarıyla ilgili yaptığı diğer faaliyetlere bakacak olursak;
- Dil Araştırmaları ve Kitap Yayını
- Dil Çalışmaları
- Dil Kurultaylarına Katılma ve Dil Bayramları Düzenleme
- Türkçe Öğretme ve Halka Dil İşlerinde Yardımcı Olma[10]
Son olarak halkevleri 1952 yılında kapatılmış lakin 1960’lı yıllara gelindiğinde yeniden faaliyete geçmiştir.
3- Köy Enstitüleri
Köy Enstitüleri, Türkiye Cumhuriyeti devletine öğretmen yetiştirme maksatlı açılmış özgün okullardan biridir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel tarafından bizzat yönetilmiş ve koordine edilmiştir.
Türk eğitim tarihinde Türkçe derslerinni programdaki kapsamı açısından köy enstitüleri farklı bir noktada durmaktadır. Çünkü köy enstitülerinde, sınıf kitaplıklarından serbest okuma saatlerine; geniş ve güncel okul kütüphanesinden yazı derslerine kadar öğrencilere, ana dilini doğru biçimde kazanabilmeleri noktasında destekleyici olanaklar sunulmuştur.[11]
Bunların dışında köy enstitülerinin Türkçe Dersi giriş bölümünde yer alan Amaç kısmında şu paragraf yer alır;
Türkçe Dersinin Amacı: Türkçe öğretiminin amacı, talebede tabii olarak mevcut olan anlama ve anlatma kabiliyetini geliştirmektir. Enstitüye gelen talebe anadilini bilir; fakat bu bilgi enstitünün kendisine vereceği kültürü anlayıp anlatacak kadar zengin değildir. Arkadaşlarıyla rahatça anlaşan talebenin okumada, yazmada ve konuşmada gösterdiği kifayetsizlik, anlamaya ve anlatmaya alışkın olmadığı bilgiler, düşünceler ve duygularla karşılaşmasından ileri gelmektedir. Şüphesiz bu kifayetsizliğin giderilmesinde bütün derslerin yardımı olacaktır; fakat anlama ve anlatmayı pratik, bilimsel ve artistik bütün yönleriyle kucaklayacak olan Türkçe, talebenin yalnız bu ihtiyacına cevap verecektir. Öteki derslerde muayyen bilgileri anlayıp anlatmak arandığı halde Türkçe dersinde her türlü bilgiyi en iyi anlama ve anlatma yolları üstünde durulacaktır. Türkçe öğretimi hiçbir ihtisasa bağlı kalmayarak anadilinin her alandaki rolünü gözetmek zorundadır. [12]
Türkçe öğretiminden beklediğimiz yalnız talebenin anlama ve anlatmada kazanacağı pratik meziyetler değil, bunlar vasıtasıyla düşüncesine ve ahlakına katılacak olan değerlerdir. […] Tam anlamaya ve tam anlatmaya alışmak, kendini ve etrafını tanımaya, bilmediğini bilmeye, doğru söylemeye alışmaktır. Türkçe derslerinde talebenin kazanacağı alışkanlıklar gerek iş hayatında gerek ruh hayatında her ana müessir olacaktır.[13]
Cumhuriyet Yıllarında Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi
Cumhuriyet yıllarında esasında yabancıların ilk Türkçe öğrenme faaliyetleri yabancı bilim insanlarının Türkiye Cumhuriyetine gelmesiyle başlar. Kanıt olarak;
Yabancı profesörler derslerini ilk üç yıl Fransızca, İngilizce ya da Almanca anlatmışlar, daha sonra Türkçe vermeye başlamışlardır. [14]
Boğaziçi ve Ankara Üniversitelerinin öncülüğünde Cumhuriyet döneminde Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulmasıyla Türk diline verilen önem şüphesiz artmıştır. Sonraki dönemlerde Ankara Üniversitesi bünyesinde kurulan TÖMER ile birlikte Türkçe öğretimi kurumsal bir kimlik kazanarak büyük yol katetmiştir. Türk dili için yapılan çalışmaların ardı gelmiş ve bir çok yerde Türkçe öğretim merkezleri ya da birimleri oluşturulmuştur. Örnek verecek olursak; TÖMER, DEDAM, FÜDEM, HÜDİL…
Son zamanlarda ise Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının, Maarif Vakfının ve Uluslararası TEKE Derneğinin Türkçe Öğretimiyle ilgili faaliyetleri bu alana önemli ivme kazandırmıştır.[15] Bunun dışında yine son zamanlarda Türkçe öğretimiyle ilgili bir çok yayın yapılmıştır. Örnek verecek olursak; Kenan Akyüz’ün Yabancılar İçin Türkçe Dersleri: Konuşma, Okuma; T. N. Gencan’ın Yabancı Uyruklu Öğrenciler İçin Türkçe Öğreniyorum kitapları örnek olarak gösterilebilir.
Cumhuriyet Döneminde Türkçe Öğretimi İçin Yazılan Eserler
- Muallimler Mecmuası, Elifba Kitabiyatı ( A. Haydar Taner)
- Nuhbetü’l Etfal ( Kayserili Doktor Rüştü Bey)
- Türkçeyi Nasıl Öğretmeli? (K. Nami Duru)
- Usul-i Tedris ( Eyüp Hamdi Bey)
- Yabancılar İçin Türkçe Dersleri: Konuşma, Okuma ( K. Akyüz)
- Yabancılar İçin Açıklamalı Uygulamalı Türkçe ( H. Akyüz ve M. A. Önen)
- Yabancılar İçin Türkçe Dil Bilgisi
- Güzel Türkçeyi Öğreniyorum I-II-III ( M. Hengirmen ve N. Koç)
- Yabancı Uyruklu Öğrenciler İçin Türkçe Öğreniyorum ( T. N. Gencan)
*Yukarıda verilenler, Cumhuriyet Döneminde Türkçe Dersleri ve öğretimi için yazılmış başlıca eserlerdir.
[1] Tevhid-i Tedrisad Kanunu: Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 3 Mart 1924 tarih ve 430 Kanun Numarası ile kabul edilmiş olan ve ülkedeki bütün eğitim kurumlarının Maarif Vekaleti’ne bağlanmasını öngören yasadır.
[2] (Göğüş, 1978, 44; Karakuş, 2002, 173)
[3] (Göğüş, 1978, 44; Karakuş, 2002, 170-171)
[4] (Karakuş, 2006)
[5] (Girgin, 2011: 15)
[6] (Şahbaz, 2012)
[7] (Topbaş, 1998)
[8] (Özdemir ve Aktaş, 2011: 261)
[9] (Çağlayan, 2015)
[10] (Yılmaz ve Akhan, 2011)
[11] (Demircan ve İnandı, 2008)
[12] (MEB, 1943, s. 10)
[13] (MEB, 1943, s. 11)
[14] (Gezer Baylı, 2013)
[15] (Biçer, 2017, s. 214)
Bilgilendirici ve güzel bir yazı olmuş. Elinize emeğinize sağlık. ?
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. 🙂