Şeyh Ahmet Kuseyri Türbesi Üzerine Derleme Çalışması
Şeyh Ahmet Kuseyri 1488-1546 yıllarında hayatını Şenköy de sürdürmüş ve doğduğu köyde vefat etmiştir.
Selçuklulardan olan Şeyh Ahmet Kuseyri tarikat olarak Halveti tarikatına mensuptur.
Kerametleriyle bilinen bu veli amcasından ve babasından eğitimlerini almıştır. Anadolu’ya Türklüğü ve İslam’ı irşad etmek için gelmiştir
Şeyh Ahmet Kuseyri ve Kerametleri
Şeyh Ahmet Kuseyri, yedi veya sekiz yaşlarındayken Han yoluna amcasının yanına okumaya, eğitime gidermiş. Bir kış günü babası Şeyh Ahmet’e ‘ hadi oğlum amcana okumaya git’ demiş. Ahmet, aradan on on beş daikka geçtikten sonra geri dönüp gelmiş. Babası ‘ne oldu Ahmet’ diyor Şeyh Ahmet’te ‘gittim, amcam beni okutmadı.’ diyor. Babası, kardeşine sebebini sorduğunda kardeşi ‘ kış günü İnşallah Ahmet bugün gelmez diyordum, dama çıktım etrafa bakmaya bir kurt sürüsü ve kurdun üstünde Ahmet’i gördüm. Ahmet eğitimi tamamlamış diyerek geri gönderdim’ diyor.
Şeyh Ahmet Kuseyri Çıkıp Gelir
◦Şıh Ali Hazretleri Antakya da talebe okuturmuş. İmtihan için talebelerini çağırdığında kimse gelmemiş ve o da üzülmüş. O ara kardeşinin oğlu Ahmed’in amcasının yanına kurda binip gidip gelme olayı hatrına gelince Zıranbo’dan Ahmet gel diyor. Birkaç saniye sonra kapı açılıyor, Şıh Ahmet Kuseyri Hazretleri giriyor. Amcası şaşırıyor, Şıh Ahmet ‘amca sen çağırdın ben de geldim’ diyor . Amcası ‘Hadi git diyor sana el verdim.’
Şeyh Ahmet Kuseyri Boş Kazanları Besmeleyle Kapatır
Şeyh Ahmet Kuseyri, Altınözün’de bir köprü yaptırıyormuş. O sırada İstanbul’da bir hoca türüyor. Bu hoca padişaha şeyhi olmak istediğini söylüyor. Padişah bunu imtihana sokuyor. Bu hoca havaya uçuyor elinde kılıç, eziyet ederek öldürüyor elini kesiyor parmağını kesiyor kulağını kesiyor. Üzülüyor padişah…Padişah tefekkür anında pir sakallı, nurani bir zat geliyor, padişahım diyor üzülme Hatay’da bir Zırambo var. Zırambo da bir Ahmet. Ahmet’i çağırttırıyor. O gün geldiğinde ameleye der ki ‘ben bugün imtihan olmak için İstanbul’a gidiyorum’. Amelelerde sen gidince biz ne yiyeceğiz diye sorduğunda üç tane kazanın içini su doldurup kapattırıyor. Besmele çekin ve kapağı açı diyor. Açtıklarında içinde yemek olduğunu görüyorlar.
Şeyh Ahmet Kuseyri Sözde Hocanın Oyununu Bozuyor
İmtihana gider ve Şeyh Ahmet Kuseyri imtihana girdiği sırada hocanın büyü yaptığını kıymetli Yasin-i şerifi avret bölgesine sardığını anlar. Şeyh Ahmed bunun üzerine ayakkabısının birini çıkarır, “pisi yetiş bu habisiyi indir” der. Ayakkabı havada uçan kişinin kafasına vura vura onu aşağı indirir. Padişaha da durumu söyler ve açılıp bakıldığında herkesi yukarıya çıkartmasına sebep olan şeyin ve kendisinin uçmasını sağlayan şeyin Yasin-i şerif olduğu anlaşılır. Padişah imtihanı geçtiğini söyler fakat bir imtihanda halk ister. Onun bir fırına girmesini eğer gerçekten hikmetli bir kişi ise oradan sağ salim çıkacağını söylerler.
Bir fırında ateş yakılır. Şeyh Ahmet Kuseyri yanan fırının içerisine girer. Fırının kapağı bir süre kapalı tutulur. Açıldığında Şeyh Ahmed, iki yanından sular akarken ve namaz kılar durumda bulunur. Bunun üzerine Şeyh Ahmed’e Altınözü bölgesinin Sancak beyliği verilir. Mızrambo (Şenköy)’da bir tekke kurar. Kurduğu tekke de çok fazla talebe yetiştirmiştir. Köy kendisi gibi talebelerin yetişmesinden ötürü adı Şeyh köy olmuştur. Sancak verilmesi ve bulunduğu köyde türbe kurması sebebiyle tanınan veli bugün babasıyla, dedesiyle ve torunlarıyla Şenköy (mızrambo) ‘de kabirleri bulunmaktadır.
Şeyh Ahmet Kuseyri Türbesi Hala Eski Formunda
Kurtların Şeyh Ahmed’i eve bırakması, besmeleyle kazanları doldurması, aynı anda farklı yerlerde bulunması, yanan fırından sağ salim çıkması ve hastalıkları da iyileştirdiği rivayet edilmektedir. İnsanlar hala şifa bulmak için, dertlerinin bitmesi için dua etmek ve isteklerinin kabul olması için Şeyh Ahmet Kuseyri Türbesine geliyorlar.
Türk kültürünün yok olmaması Türk dili edebiyatı alanında çalışanlar büyük bir çaba sarf etmektedir. Bu bağlamda bende bir Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi olarak olarak yaptığım derleme çalışmamın bir bölümünü çok uzun olmayacak sizleri yormayacak şekilde yapmaya çalıştım aşağıda bu zatın 13. kuşaktan torunu olan türbe şeyhi ile yaptığım röportajın bir kısmını sizinle paylaşacağım.
Şeyh Ahmet Kuseyri Hakkında
Şeyh Ahmet Kuseyri, Şeyh Ali hazretlerinin talebesi olarak gösterilir ama
aslında amcasının yanında okumadı.
Rabia ÇALIŞKAN: Evet
Muhammed Şemsettin SAVRENİ: Fakat Şeyh Ali Hazretleri işte talebeler bizi imtihan etsin
söyle onlara onay versin diye şey yapıldığında camiye geçiyor zaten Şıh Ali Hazretleri o
camiyi kendisi yaptırıyor. Antakya da ki cami en iyi kıbleyi gösteren, en doğru camilerden bir
tanesidir. Hatta cami yapılırken işte usta diyor ki kıble yanlış oldu ustayı çekiyor, gel diyor
bakim bana…
Rabia ÇALIŞKAN: Evet
Muhammed Şemsettin SAVRENİ: Kıbleye dönderiyor ayakları üzerine koyuyor dön bak
bakim nereyi görüyorsun, kıble duvarın da yanlışlık var mı diyor ya Şeyh Kabe’yi görüyorum.
Rabia ÇALIŞKAN: Evet
Muhammed Şemsettin SAVRENİ: Yani kıblelerden en doğrusundan bir tanesi Şeyh Ali
Hazretlerinin oradaki camidir.
Rabia ÇALIŞKAN: Evet
Muhammed Şemsettin SAVRENİ: İşte Ahmet’i çağırıyor Mehmet’i çağırıyor medreseye
sabah namazında imtihan için fakat hiçbiri gelmiyor. Şıh Ali Hazretleri üzülüyor diyor on
sene on beş sene yirmi sene emek ettim.
Rabia ÇALIŞKAN: Evet
Muhammed Şemsettin SAVRENİ: Acaba diyor hiç mi bir kimseyi yetiştiremedim, üzülüyor.
O ara kardeşinin oğlu Ahmet’in amcasının yanına kurda binip gidip gelme olayı hatırına
gelince Zıranbo’dan diyor Ahmet gel.
Rabia ÇALIŞKAN: Evet
Muhammed Şemsettin SAVRENİ: Birkaç saniye sonra kapı açılıyor. Şeyh Ahmet Kuseyri
Hazretleri giriyor. Şıh Ahmet Kuseyri Hazretleri de biz çayır çiftliği deriz lode deriz orda
sebze işi yapıyor. (anlaşılmıyor). Diyor ki hatırına geliyor diyor burası büyük şehir ihtiyaçları
olur bir şeyler mi almaya geldi…
Rabia ÇALIŞKAN: Evet
Muhammed Şemsettin SAVRENİ: Buda diyor amca sen çağırdın ben de geldim. Hadi git
diyor sana el verdim.
Rabia ÇALIŞKAN: Evet
Muhammed Şemsettin SAVRENİ: Eli Şıh Ali Hazretlerinden alıyor.
NOT: Bu konuşmalar olduğu gibi aktarılmıştır. Bir menkıbesini olduğu okumanızı istedim.
Sonuç
Türk dili ve kültürü çok eski zamanlara dayanmaktadır. Bir millet diliyle ve kültürüyle varlığını sürdürür. Bende bu sürdürme sürecine nacizene katkıda bulunmak istedim. İyi okumalar…
