Ateşbaz-ı Veli ”Bir Mevlevi Büyüğü”

Ateşbaz-ı Veli lakabıyla tanınan zatın asıl ismi kaynaklarda Yusuf b. İzzeddin olarak geçmektedir. Hayatı hakkında net bir bilgi elimize ulaşmasa da kendisi Mevleviliğin tanınır simalarından olmuştur. Yusuf b. İzzeddin’in Konya vilayetine gelişi hakkında çeşitli rivayetler mevcuttur. İlk rivayet Karaman Türklerinden olup Karaman üzerinden Konya’ya göç ettiğidir. İkinci olarak Şeyh Muhammed Muhakkık-ı Tirmizi ile birlikte Konya’ya geldiği, son olaraksa Horasan-Belh üzerinden Sultanu’l Ulema (Mevlâna Celaleddin Rumi’nin babası Bahaeddin Veled’in kafilesi) ile Konya’ya geldiğidir. Yusuf b. İzzeddin hakkında çok fazla kaynak olmamakla beraber Mevlâna Celaleddin Rumi ile arasında geçen bir menkıbe onun Ateşbaz isminin nereden geldiğini bizlere göstermektedir. Menkıbe şu şekilde anlatılmaktadır.
Hay Ateşbaz Hay!
Bir gün Mevlâna Celaleddin-i Rumi dergahının mutfağında odun tükenir. Yusuf b. İzzeddin Mevlâna Celaleddin-i Rumi’ye giderek durumu anlatır. Mevlâna Celaleddin Rumi Yusuf b. İzzeddin’e ‘’ Git ayaklarını kazanı altına koy.’’ diyerek latife yapar. Yusuf b. İzzeddin Mevlana Celaleddin Rumi’nin sözleri üzerine mutfağa giderek ayaklarını ocağa koyar. Yusuf b. İzzeddin’in ayaklarını kazanın altına koymasıyla birlikte yemek kaynamaya başlar. Yusuf b. İzzeddin yemek pişiyor, ateş yanıyor mu? diye şüpheye düşer ve ayaklarına bakar. Kafasını aşağıya indirdiği an sol baş parmağı yanar. Yusuf b. İzzeddin’in bu durumu Mevlâna’ya nakledilir ve Mevlâna şöyle der; ‘’ Hay Ateşbaz hay!’’ Yusuf b. İzzeddin Mevlâna’nın bu sözü üzerine utanarak sağ ayağını sol ayağının baş parmağı üzerine kapatır. Bu olaydan sonra Yusuf b. İzzeddin’in ünvanı Ateşbaz olarak kalır. Ateşbaz kelime anlamı olarak ateşle oynayan, uğraşan kişi olarak lügatte yer almaktadır. Ayrıca bu menkıbeden yola çıkılarak bugün dahi semazenler Mukabele-i Şerif’e başlarken sağ ayakları ile sol baş parmaklarını kapatırlar.
Ateşbaz-ı Veli, Mevlevilikte çok mühim bir konuma gelmiş hatta Konya’nın Meram ilçesi Aşıkan civarında günümüze ulaşamayan tekkesi, manevi anlamda Mevlana Celaleddin Rumi’nin tekkesinden hemen sonra gelir. Ateşbaz-ı Veli’nin ehemmiyeti sadece tekkeden ibaret olmayıp çelebilik makamına gelecek şeyhlerin seçiminde Mevlâna Celaleddin-i Rumi, Şems Tebrizi gibi isimlerin arasında yer almaktadır. Burada çelebilik ünvanına da değinmek lazım gelir. Çelebilik ünvanı, Mevlevilik ve Bektaşilik tarikatlerinde alınan bir derece, rütbedir. Bir anlamda Mevlâna Celaleddin-i Rumi veyahut Hacı Bektaş-ı Veli’nin halefleridir. Çelebi olacak kişi Konya’da yetişir ardından Manisa’ya gidip Saruhanoğlu İshak Bey’in inşa ettirdiği Manisa Mevlevihanesinde pişer. Ardından Konya’ya gelerek çelebi ünvanı alır. Sonraları çelebilik ünvanı için verilen mücadeleler neticesinde ünvan takdimi devlet denetimine alınmıştır.
Ateşbaz-ı Veli, miladi 1285 yılında Konya’da ahirete irtihal etmiştir. Türbesi günümüz Meram Yeniyol’a yakın bir konumda bulunmaktadır. Türbe 1897 yılında Mevlevi postnişini Vahid Çelebi tarafından tamir ettirilmiştir. Türbe yapı itibariyle dünyada bilinen ilk aşçı türbelerinden olup aynı zamanda Türk mezar biçimi olan sekizgen gövdeye sahiptir. Vahid Çelebi’nin türbe girişinde bir de tamir kitabesi yer almaktadır.
Ateşbaz-ı Veli Türbesi’nin Tamir Kitabesi
Bir nihal-i şecer-i Hazret-i Mevlana kim
Postnişin-i dergeh-i ceddi o Vahid Çelebi
Arz-ı hidmet eyleyüp Hazreti Ateşbaza
Itdi nezdinde bina tekye rızadır talebi
Çaker-i kemteri sıdki iderek arz-ı niyaz
Didi tarihini bu gülşen-i feyz-i edebi
1315 (1897-98)
Allah rahmet eylesin.
Tebrik eder başarılarının devamını dilerim canım. Allah’a emanet ol.
Teşekkür ederim değerli öğretmenim.