Vatan Her Şeyin Üstündedir

“Şimdi sizden istediğim, savaş için hazırlanmanızdır. Artık savaşa hazır olsak da olmasak da kıyasıya dövüşmek zamanı gelmiştir. Zira vatan, herşeyin üstündedir. Onun bir karış toprağı için dövüşmek her Türk için bir namus ve şeref borcudur.”
Türk tarihinin tanıdığı ilk büyük Türk hükümdarı Mete Han (Oğuz Han), babası Teoman’ı yendikten ve devleti elde ettikten sonra, Türk birliğini kurmak için birçok savaşlar yaptı. O, Türk adını bütün dünyaya yaymak, Türk gücünü bütün cihana tanıtmak istiyordu. Bunun için, her şeyden önce o zamana kadar dağınık bir halde bulunan Türk boylarını bir araya toplamak gerekiyordu.
Mete hükümdar olur olmaz çalışmalara başladı. Onun kuvveti ve büyük ünü karşısında Türk boyları birer birer ona bağlandılar. Bu suretle Türk milleti az zamanda Orta Asya’nın en kuvvetli bir devleti haline geldi.
Türk milletinin kuvvetlenmesini çekemeyen komşuları Çinliler ve Siyen Piler, bu durum karşısında derhal harekete geçtiler. Onlar, Türk gücünün ne demek olduğunu biliyorlardı. “Biliyorlardı ki Türk bir birlik olursa, onun karşısında bütün cihan baş eğer, o zaman Türk’e karşı koymak imkansız bir hale gelir.”
Türk birliğini kendileri için zararlı gören Siyen Piler, Çinlilerden önce hareket ettiler.
Mete’nin henüz Türk boylarını bir araya toplamak için uğraşmasından yararlanarak Türk birliğini bozmak, Türk topraklarını elde etmek hevesine düştüler. Savaş için bahaneler aradılar. Mete’ye elçi göndererek, onun bütün Orta Asya’da ünlü olan ve saatte beşyüz Li giden atını istediler. Mete, kurultayı topladı. Türk büyükleri Siyen Pilerin bu istekleri karşısında kızdılar. Böyle değerli bir atın verilmesinin doğru olmayacağını söylediler. Fakat Mete bir atın ne kadar değerli olursa olsun, Türk milletine yıkım getirecek olan bir savaştan daha önemsiz olduğunu ileri sürerek atını düşmanlarına teslim etti.

Siyen Pilerin bundan çok cesaretlendiler. Türklerin kendilerinden korktuklarını sandılar. Bu sefer ikinci bir elçi göndererek daha ağır bir teklif yaptılar. Mete’nin hatunlarından birisinin kendilerine verilmesini istediler. Mete gene kurultayı topladı. Kurultayın gün görmüş ihtiyarları, Siyen Pilerin bu küstahça isteklerine bir son verilmesini ve derhal savaş açılmasını istediler. Türk milletinin henüz savaşa hazır olmadığını, hemen yapılacak bir savaşın millet için zararlı olacağını düşündü. Kurultay üyelerine “Vatan her şeyin, hatta benim hatunumun üstündedir. Türk vatanının selameti için atımı verdim, hatunumu da vermekten çekinmem.” dedi. Ve çok sevdiği hatunlarından birisini Siyen Pilerin elçilerine teslim etti.
Mete’nin hatunu, hükümdarının kendisini vatanı için düşmana teslim ettiğini biliyordu. Fakat o da kendisini Türk kadınının şerefini kurtarmak için feda etti. Türk sınırından çıktığı sırada yanında taşıdığı hançerini kalbine sokarak intihar etti.
Siyen Piler, bu sefer işi büsbütün azıttılar. Mete’nin kendilerinden gerçekten korktuğunu sandılar.
Üçüncü defa olarak bir elçi heyeti gönderdiler, iki devletin sınırı üzerinde bulunan, fakat hiçbir işe yaramayan bir arazi parçasını istediler. Mete gene kurultayı topladı. Türk büyükleri, Türkler için bir namus ve şeref sayılan atla hatun verildikten sonra hiçbir işe yaramayan bir toprak parçasının verilmesinde bir sakınca görmediler. Mete’ye bu istenen şeyin de verilmesini söylediler, işte o zaman Mete kükredi.
Kurultay üyelerine şu ünlü nutku söyledi:
“-Ey Türk milletinin uluları… Büyük kurultayın sayın
üyeleri. Beni dinleyin… Görüyorum ki hepiniz önemsiz gördüğünüz bu toprak için dövüşmek istemiyorsunuz. Fakat beyler, iyi düşünün, düşman bizimle dövüşmek için benden saatte beş yüz Li giden atımı istedi, milletim savaşa girmesin, yıkıma uğramasın diye çok sevdiğim atımı düşmana verdim… Sevgili hatunumu istedi, hepiniz çok haklı olarak bunu bir namus sorunu saydınız ve savaşa karar verdiniz. Fakat ben, sevgili hatunum yüzünden vatanımızın tehlikeye düşmesini istemedim. İçi yana yana onu da verdim. O, kendisini öldürmekle hem kendi namusunu, hem de bütün Türk kadınlarının şerefini kurtardı. Ancak, şimdi düşman bizden vatanımızın bir parçası olan bir toprak ister. Beyler, biliniz ki Türk vatanının bir karış toprağı, velev ki çorak dahi olsa, feda edilemez. Zira, atbenimdi, verdim. Hatun benimdi, bana aitti, onu da feda ettim.
Fakat vatan ne sizin ve ne de benimdir.
Vatan, ölü, sağ, bütün Türk milletinindir. Atalarımızın uğrunda can vererek bize emanet ettikleri bu mübarek toprakları bizim de tastamam olan evlatlarımıza bırakmamız bir namus borcudur.
Şimdi sizden istediğim, savaş için hazırlanmanızdır. Artık savaşa hazır olsak da olmasak da kıyasıya dövüşmek zamanı gelmiştir. Zira vatan, herşeyin üstündedir. Onun bir karış toprağı için dövüşmek her Türk için bir namus ve şeref borcudur.”