Kafkasya Tarihi ve Coğrafyası

Kafkasya, Karadeniz ile Hazar Denizi arasında uzanan sıradağların adıdır. Kafkasya bölgesi konumu açısından geçmişten günümüze kadar dünyanın en ilgi çekici bölgelerindendir. Kafkas bölgesi Asya – Afrika – Avrupa kıtalarını birleştirmektedir. Bu çalışmada Kafkasya’nın coğrafyası, tarihi ve kültürü incelenecektir.
Kafkas Kavramı
Kafkas kavramı ilk defa eski Yunan müelliflerinden Aiskhylos tarafından M.Ö. 490’da yazıldığı bilinen “Zincire Vurulmuş Zevk ve Eğlence” adlı eserde anılan Caucasus Dağı şeklinde kullanılmıştır. Bir görüşe göre Kafkas adı Farsça dağ anlamına gelen kuh ile eski Türkçe’de beyaz anlamına gelen kas kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Ünlü seyyah Wilhelm Von Rubruk’un eserinde Kafkas tabirini kullandığı ifade edilmektedir. Böylelikle bu terim tüm Avrupa dillerinde de kullanılmaya başlandı. İslam coğrafyacılarında veya seyyahlarında Kafkas adına rastlanmamaktadır. Kafkas terimi bizim literatürümüzde ilk kez 1854 – 1856 Kırım Savaşı sonrasında Paris Barış Konferansı’na görüşmelerde bulunmak üzere görevlendirilen Encümeni Daniş üyesi Ahmet Cevdet Paşa’nın hazırladığı “Dağıstan Gürcistan, Çerkezistan Kabartay Ülkelerine Ait Bir Layiha” ile olmuştur. Bilahire Türkçe’de geniş bir şekilde kullanılmaya başlandı.
Kafkasya Coğrafyası
Kafkasya coğrafyası, dağlık bir bölgeye hakimdir. Bölge adını sözü edilen Kafkas sıradağlarından almaktadır. Bu dağlar bölgeyi kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Bu dağların zirvesi Elbruz ve Kazbek isimleriyle anılmaktadır. Kolhi, Kura ve Aras havzaları gibi verimli toprakları bulunmaktadır. Kafkasya’nın nüfusu 22.500.000’dir. Bölgenin nüfusu etnik bakımdan çeşitlilik göstermektedir. Bölgenin sahip olduğu coğrafya, nüfus yapısını ve dağılışını etkilemektedir. Bölge halkı dağlık alanlarda değil de daha çok düz arazilerde yerleşim götermektedirler. Kafkasya, Avrupa ve Asya arasında bir hudut teşkil etmektedir. Bölgenin iki havzası bulunmaktadır. Bunlar, Maverayı Kafkas ve Makaddemi Kafkas’tır. Bölgenin doğu tarafı bozkır özellikte olup tarafı dağlık özelliklere sahiptir. Kafkas dağları, insanlara pek az geçit vermektedir. Bölgenin iki önemli geçidi Doryal ve Derbent’tir. Kafkasya bölgesi demir, bakır ve özellikle petrol bakımından zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Kafkasya, şiddetli karasal iklimin hüküm sürdüğü bir bölgedir.
Kafkasya Tarihi
Kafkasya bölgesi coğrafi olarak çeşitlilik gösterdiği gibi tarihi olarak da çeşitlilik göstermektedir. Burası tarih boyunca pek çok topluluğa ev sahipliği yapmıştır. M. Ö. üçüncü ve ikinci binyıllara ait Sümer ve Akad yazıtlarında dayanarak Kafkasya bölgesinde yaşayan kavimler Lullubi, Kassi ve Manna’dır.
Bölgedeki İlk Türk Topluluğu
Kafkasya’ya ilk proto-Türk kültürünü taşıyan Kimmerler’dir. Kuzey Kafkasya bölgesine ilk olarak gelenlerin Kimmerler olduğu ifade edilmektedir. M. Ö. binyıllarına doğru Kimmerler, Güney Rusya’ya hakimdiler. Bu topluluktan sonra Güney Rusya’da İskitkerin hakimiyeti görülmektedir. Batı’ya göç eden bazı Türk boylarının baskısı sonucu Saka Devleti çöktü. Bu Türk boyları ile Büyük İskender mücadele verdi ancak Büyük İskender’in ölümüyle bölgede boşluk meydana geldi. Bu boşluğu Arnavutların ataları kabul edilen Albanlar doldurdu. Albanlar 26 boydan teşekkül bir etnik gruptu. Bizans Hristiyanlığın etkisinde kalan ve bunu kabul eden Albanlar Selçuklular döneminde Türkleşti. Bir süre sonra da Albanlar, Karabağ adıyla bilinir hale geldi. M. Ö. üçüncü ve M. S. dördüncü yüzyıla kadar Don Nehri’nin şark tarafına Sarmatlar’ın hakimiyeti söz konusuydu. Sarmatlar yedi yüz yıla yakın varlıklarını devam ettirmişlerdir.

Kafkasya da etkisi olan bir diğer toplulukta Yunanlardır. Lakin bunların bu bölgedeki tek amacı ticarettir. Bu bölgedeki Türk kültürünü oluşturan asıl topluluk Hunlar ve onları takip eden Hazarlar ile başlamaktadır. İslamiyetten önce Kafkasya Bizanslılar, Sasaniler ve Hazarlar arasında ekonomik ve siyasi yarış içindeydi. Hazarlar 620 yılından 1055 yılına kadar bölgede hakimiyetlerini devam ettirmişlerdir. Onuncu yüzyılda Hazarlar yıkılırken kuzeyde Kıpçaklar, güneydoğuda Oğuz Türkmen boyları görülmeye başlandı. Hazarlar on birinci yüzyıl içinde de yok olup gitti. Altıncı yüzyılda Hristiyanlık Kafkasya’da yayılmaya devam etti. M. S. yedinci yüzyılda Kafkasya’ya İslâm akınları başladı. Müslüman Araplar, Hz. Ömer döneminde Kafkasya’ya yönelik fetih harekatını başarılı bir şekilde gerçekleştirdiler. Onuncu yüzyıldan itibaren bölgeye Türk akınları da başlamıştı.
Kafkasya’da Türk Hakimiyeti
Kafkasya da Selçuklular ile başlayan Türk hakimiyeti Akkoyunlular ile devam etti. Güney Kafkasya, Selçuklular tarafından fethedildi. Kuzeydeki stepler Kıpçak Türkleri’nin eline geçti. 1222’de Kafkasya, Moğolların istilasına uğradı. Daha sonra bölge İlhanlılar’ın ve Altın Orda Hanlığı’nın hakimiyetindeydi. On dördüncü yüzyıl sonlarına doğru da Altın Orda Hanı Toktamış ve Timur arasında mücadeleler gerçekleşti. On beşinci yüzyılda Şirvanşahlar, Karakoyunlular ve Akkoyunlular bölgeye hakim olmak için mücadele ettiler. On altıncı yüzyılda Şah İsmail, Güney Kafkasya’yı Safevi topraklarına kattı. 1747’den sonra bölgede bağımsız hanlıklar oluşmaya başladı.
İlk kez on dokuzuncu yüzyıl başlarında “Kafkasya” bir bölge adı olarak kullanılmaya başlandı. Yirminci yüzyılın ilk yarısında Kafkasya bölgesi siyasal açıdan kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Güney Kafkasya’da, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyetleri bulunmaktadır. Kuzey Kafkasya’da, Rusya Federasyonu’na bağlı Dağıstan, Kalmuk, Karaçay-Çerkez, Kabarda-Balkar, İnguş, Kuzey Osetya Cumhuriyetleri ve Çeçenistan bulunmaktadır. Kafkasların çevresinde belirgin üç büyük merkez yer almaktadır. Bunlar Anadolu, İran ve Rusya’dır. Bölgenin kaderi bu üç büyük merkezin kaderi ile şekillenmiştir. Bölge halkı kendi aralarında siyasi birlik oluşturamadığı için genellikle kendi milliyetlerinden olmayan güçler tarafından yönetilmişlerdir.
Güney Kafkasya
Kuzeyde Büyük Kafkas Dağları, doğuda Hazar Denizi, güneyde İran, batıda Türkiye ve Karadeniz arasında kalan bölgeye Güney Kafkasya diğer bir adıyla Transkafkasya denilmektedir. Transkafkasya bölgesinde Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan bağımsız devletleri yer almaktadır. Bu bölge coğrafi bakımdan Asya kıtasına dahildir. Ancak Kafkasya siyasi açıdan Avrupa kıtasına dahildir. Transkafkasya, dünyada en zengin doğal kaynaklara sahiptir.
Kuzey Kafkasya
Güneyden Semur Nehri, Kafkas dağ silsilesi ve İngur Nehri doğudan Hazar Denizi, batıdan Azak Denizi ve Karadeniz, kuzeyden ise Kuma Nehri ve birçok gölün oluşturduğu bölgeye Kuzey Kafkasya denilmektedir. Diğer bir adıyla Kafkasönü’dür. Kafkasönü’nde Rusya’ya ait yedi Muhtar Özerk Cumhuriyet bulunmaktadır. Bu bölgede yer alan
Rus Özerk yapıları şunlardır:
- Dağıstan Çeçenistan,
- İnguşetya, Kuzey Osetya,
- Kabartay – Balkar,
- Karaçay – Çerkes,
- Adige.
Kafkasönü’nde Rus hâkimiyetini kabul etmeyen kendi kimliklerini koruyan Türk toplulukları şunlardır:
- Dağıstan Türkleri,
- Kumuklar,
- Nogaylar,
- Astarhan Türkmenleri,
- Karaçay – Malkar Türkleri.
Kafkasönü, coğrafi bakımdan Avrupa kıtasına dahildir.
Kafkasya Kültürü
Kafkasya din, dil ve ırk olarak dünyanın en zengin ve çok kültürlü bölgelerinden biridir. Bu bölgede tek bir kültürden söz edilemez. Burada birden fazla milletler bir arada yaşamaktadır.
Bölgede yaşayan halkların başlıcaları şunlardır:
- Adige,
- Kabartay,
- Çerkes,
- Abhaza,
- Abazin,
- Çeçen,
- İnguş,
- Avar,
- Lek,
- Dargın,
- Lezgi,
- Gürcü,
- Laz,
- Megrel,
- Svan ve Hevsur gruplarıdır.
Bu bölge dini bakımdan da bir bütünlük göstermemektedir.
- Müslümanlık,
- Yahudilik,
- Hristiyanlık
ile yine bunların alt grupları olan
- Sünnilik,
- Şiilik,
- Katoliklik,
- Ortodoksluk,
- Yezidilik ve hatta Zerdüştlük görülmekte ve yaşanmaktadır.
Bölge nüfusunun şekillenmesinde Türkler, Gürcüler ve Ermeniler belirleyici unsur olmuştur.
Kafkas halklarını; asıl Kafkas kavimleri, Türk kavimleri ve Hint – Avrupa kavimleri olarak tasnif edilebilmektedir. Bu kavimlerin dinleri farklılık gösterebildiği gibi dilleri de farklılık göstermektedir. Ayrıca bu bölgede otuz yedi dilin varlığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla her kabilenin kendine ait sosyal, ekonomik ve kültürel faaliyetleri bulunmaktadır. İslam coğrafyacıları buraya Cebelülelsine yani diller dağı adını vermişler ve bölgedeki üç yüze yakın dilden bahsetmişlerdir. Burada yaşayan halklar üç büyük dil ailesi etrafında toplanmaktadır. Bunlar Kafkas, Hint – Avrupa ve Altay dil ailesidir. Dolayısıyla bu bölge tarih boyunca pek çok medeniyetin geçiş güzergahı olmuş yahut istilasına maruz kalmıştır. Kafkasya bölgesinin bu kaderi ne kadar zaman geçerse geçsin değişmeyecek böyle kalmaya devam edecektir.
Kaynaklar:
Mokhmad Akhiyadov – Kuzey Kafkasya, Kafkasya’da Din, Siyaset ve Etnisite Kasım
Kasım Bilici – Kafkasya ve Kuzey Kafkasya Türkleri
DİA – Kafkasya
Muhammet Kemaloğlu – Kafkasya Tarihi, Geçmişi Etnik ve Dini Yapısı, Terekeme (Karapapah) Türkleri
Seda Kılıç – Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının Yayınladığı Bir Rapor
Telli Korkmaz – Osmanlı Belgelerinde Kafkasya Göçleri
Mustafa Öztürk – Kafkasya’nın Tarihi Coğrafyası ve Stratejik Önemi
Ahmet Sapmaz – Rusya’nın Transkafkasya Politikası ve Türkiye’ye Etkileri
Hakkı Yapıcı – Kafkasya’nın Tarihi Coğrafyası ve Stratejik Önemi
Sait Yılmaz – Güney Kafkasya Üzerine Bir Analiz
- “Biz Senin Cemaziyelevvelini Biliriz”: Sıradan Bir Cümleden Fazlasını Anlatan Bir HikayeTürkçe deyim ve atasözleri, dilimizin renkli ve zengin yapısını ortaya koyar. “Biz senin cemaziyelevvelini biliriz” deyimi de, derin bir hikayeye sahip olanlardan. Bu hikaye, Osmanlı dönemine, arşivlerin tozlu raflarına ve elbette biraz mizaha uzanıyor. Osmanlı Arşivlerine Bir Yolculuk Osmanlı İmparatorluğu’nda arşivcilik, ciddiye alınan bir işti. Bugünün Google Drive’ı veya Dropbox’ı olmadığı bir dönemde, önemli her…
- Konya Kapı CamiKapı Cami Konya’da 17. yy. Osmanlı mimari eserlerinden biridir ve tarihi Bedesten içinde yer almaktadır. Kapı Cami Tarihi Asıl adı İhyaiyye Cami ’dir. Konya kalesinin kapılarından At Pazarı kapısı yakınına yapıldığı için “Kapı Cami” olarak adlandırılmıştır. Kapı Camii günümüze gelene kadar 3 kez inşa edilmiştir. Cami ilk olarak 1658 yılında Mevlana Dergâhı Postnişinlerinden Pir Hüseyin…
- Sakarya Meydan Muharebesi’nin Önemi ve ÖzetiMilletimizin şahit olduğu yüzlerce savaştan biri olan Sakarya Meydan Savaşı Türk tarihindeki en önemli savaşlardandır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasını sağlayan Sakarya Meydan Muharebesi, Subaylar Savaşı olarak da bilinir. Sakarya Meydan Savaşı’nın Tarihteki Önemi Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos-13 Eylül 1921) Sakarya Meydan Muharebesi Kurtuluş Savaşı sürecindeki en önemli muharebelerden biri kabul edilir. Yunanlılar, Kütahya-Eskişehir Muharebelerini kazandıktan…
- Evliya Çelebi’nin Tanık Olduğu Beyin AmeliyatıEvliya Çelebi’nin Tanık Olduğu Beyin Ameliyatı Gezginimiz Evliya Çelebi, Viyana seyahati esnasında tanık olduğu bir beyin ameliyatını en ince ayrıntısına kadar okuyucuya resmeder. Buyurun hep beraber okuyalım. Kefereyi (kâfiri) dört ayaklı ipekli bir sedir üzerine yatırdılar. Başı Adana kabağı, burnu Mora patlıcanı gibi şişmişti. Hekimbaşı cümle kefereleri dışarı koğup mecruha (yaralıya) hemen safran gibi bir…
- Evliya Çelebi Nasıl Seyyah Oldu? Seyahat mi? Şefaat mi?Evliya Çelebi Nasıl Seyyah Oldu Seyahat mi Şefaat mi Dünyaca ünlü seyyahımız Evliya Çelebi’yi tanımayan yoktur. O yetmiş küsur ömrüne iki yüz elliden fazla şehir sığdırmayı başarmıştır. Seyyah Evliya Çelebi’nin gezdiği başlıca yerler arasında Anadolu, Suriye, Rumeli, Macaristan, Avusturya, Polonya, Almanya, Bosna-Hersek, Hollanda, Kırım, İran, Irak, Mısır, Habeşistan, Sudan ve Girit gelmektedir. Onun gezdiği bu…
- 802 Mührü İhtiva Eden Mühür Veritabanı Hizmete Sunuldu802 Mührü İhtiva Eden “Mühür Veritabanı” Hizmete Sunulmuştur. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığının Kataloglama Birimi resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada; Katalog biriminin hazırladığı 802 mührü ihtiva eden “Mühür Veritabanı” hizmete sunulmuştur. şeklinde duyurdu. Devam eden açıklamalarda; “Yazma eserlerin muhtelif unsurları hakkında çalışmalar yürüten kurumumuzun müstakil çalışma alanlarından biri de yazma ve matbu eserlerde geçen şahıs,…
- Eskiçağın Bölümleri Nelerdir?Eskiçağ Tarihi Kavramı: “İnsanlık tarihinin en eski gelişme evresi olan ve kalıcı etkileri öncelikle yazının bulunması, kent uygarlığının oluşması, devlet kavramı ve teşkilatının gelişmesi ve güçlü bir zihinsel kültürün ortaya çıkması gibi noktalar üzerinde yoğunlaşan Eskiçağ tarihi, esas itibariyle Akdeniz ve Önasya kültür çevrelerinin ve bu kültür çevreleriyle doğrudan ilişki halinde bulunan komşu bölgelerin yazı…
- Cumhuriyet Döneminde Türkçe ÖğretimiCumhuriyet dönemine, genel Türk tarihi açısından ele aldığımızda, bir nevi inkılaplar devri diyebiliriz. Haliyle yapılan inkılaplardan Türk dili de nasibini almış ve 1928 yılında alfabe değişikliğine gidilerek Türk dili, latin alfabesi ile tanışmıştır. Latin alfabesini benimsemeden önce Cumhuriyet döneminde Türk dil için çalışmalar başlatılmış ve 1924 yılında yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisad Kanunu[1] ile Türkçe, eğitim…
- 15 Mayıs 1919 İzmir’in İşgaliI. Dünya Savaşı sonunda yorgun düşen Osmanlı Devleti adeta iştahları kabartan büyük bir pasta haline gelmişti. Pastadan pay almak isteyen devletler sıraya girmiş, Yunanlılar ise hayalini kurdukları megali idea için fırsat bulmuşlardı. İşgal için tüm şartlar nerdeyse sağlanmıştı. Yunanlılar için ilk hedef İzmir’in İşgali idi Paris Barış Konferansı(18 Ocak 1919) Savaş sonrasında galip devletlerin kaybeden…
- Sivas Kongresi ve Heyet-i TemsiliyeSivas Kongresi, 4 Eylül 1919 günü Sivas Lisesi salonunda çalışmalarına başladı. Kongrenin ilk oturumunda Mustafa Kemal Paşa, açılışta genel olarak ülkenin durumunu izah etmişti. Osmanlı Hükümeti’nin ve İngilizlerin tüm baskı ve engellemelerine karşın Kongre 11 Eylül 1919 günü sekizinci oturumunu tamamlayarak sona erdi. Kongre çalışmalarından sonra on maddeden oluşan bir beyanname yayınlandı. Buna göre; Sivas…
- Erzurum Kongresi ve Heyet i TemsiliyeAmasya’dan Erzurum’a hareket eden Mustafa Kemal Paşa, 3 Temmuz günü Erzurum’da halk tarafından büyük coşkuyla karşılandı. Kazım Karabekir Paşa ile görüşen ve resmi görevinden ayrılan Mustafa Kemal Paşa, kongre hazırlıkları ile ilgilendi. Kongre 23 Temmuz’da dualar ile çalışmasına başladı ve 7 Ağustos Perşembe günü sona erdi. Kongre’de kabul edilen tüzük ile Mustafa Kemal’in başkanlığında dokuz…